«
  1. Anasayfa
  2. 15. SAYI / EKİM 2025
  3. Halka Karşı Rahmet ve Merhamet

Halka Karşı Rahmet ve Merhamet

Ali

Rahmetiyle her şeyi kuşatan ve kullarına karşı çok merhametli olan, er-Rahmân ve er-Rahîm olan Allâh Azze ve Celle’nin adıyla…

Allâh’a hamd, Rasûlü’ne salât ve selâm olsun.

İnsanlık tarihi birçok yönetici modeline şahit olmuştur. Özellikle İslâm’ın olmadığı yönetim şekillerinde diktatörlüğün ve zulmün hüküm sürdüğü görülmektedir. Hatta kimi zaman Müslümanların yöneticiliğinde dahi zulümler gündeme gelmiştir. Ancak İslâm tarihinde, halkına karşı şefkat ve merhamet sahibi yöneticiler de olmuştur. Mü’minlerin Emiri Ömer radiyallâhu anhu onlardan biridir. O, yöneticiliğinde adâletle hükmetmiştir. Şefkatli ve merhametli duruşundan dolayı halkın sevgisini kazanmıştır.

Bizler, bu yazımızda yöneticilerin merhamet sahibi olmaları gerektiğinden bahsedeceğiz. Bununla beraber; Ömer radiyallâhu anhu’dan örnekler vererek yazımızı bereketlendirmeye çalışacağız, inşallah.

Merhamet Ahlâkı

Merhamet, Allâh Azze ve Celle’nin kulları arasına koyduğu bir ikramdır. Bu ahlâk vesilesiyle kullar arasında şefkat ve muhabbet yayılır. Müslümanların birbirine olan bağları kuvvetlenir. İçtimâî hayatta iyilik hâl alır.

Bazı âyetlerde, Allâh’u Teâlâ’nın karı-koca arasına şefkat ve merhamet koyduğu geçmektedir. Allâh’u Teâlâ, anne-babaya, evlatlarına karşı merhamet duygusunu yerleştirdiği gibi evlatlara da yaşlı ana-babalarının üzerine merhamet kanatlarını germelerini emretmektedir. Bu merhamet çekirdek aile bireylerinde görülür. Sonucunda da yuva huzurla dolar.

Bunun yanı sıra, içtimaî hayatta da merhamet ahlâkı görülmelidir. Dostluklar ve arkadaşlıklar merhamet üzerine kurulursa bakî kalabilirler. Eğitim çalışmalarında, hocanın talebeye olan rahmet nazarı ile bereket hâsıl olur. İslâm cemaatinde oluşacak rahmet bağları ile cemaat güçlenir. Yöneticilerin, tebaasına gösterdiği merhamet, Allâh’ın ihsanına vesile olur. İşveren bir patron, işçilerine köle gibi davranmayı bırakıp merhametle yaklaştığında iş yeri sevimli bir hâl alır. Kısacası içtimaî hayatta eşinden dostuna, âliminden avamına, yöneticisinden tebaasına, patronundan işçisine merhamet ahlâkının edinilmesi, Allâh’u Teâlâ’nın rahmetini celp edecektir.

Merhamet ve Acıma Duygusu Arasındaki Fark

Merhamet, er-Rahmân ve er-Rahîm olan Rabbimiz Azze ve Celle’nin, yarattıkları arasında tecellisi olarak görülen bir ahlâktır. Merhamet, Allâh’u Teâlâ’nın insanlara koyduğu bir iyilik aracı olup muhtaç ve çaresizlerin sıkıntılarını gidermeye sevk eden bir güzel ahlâktır. Bu bakımdan kişi merhamet ettiği vakit karşı tarafın hayrını murad eder. Ancak acıma duygusu biraz daha farklıdır. Kişi, acıma duygusu sebebiyle kendisinde oluşan elemden kurtulmak için karşı tarafa yardım eder. Yani karşı tarafı düşünmesinden dolayı değil kendisi için iyilik yapar. Bu da çoğu zaman hüsranla sonuçlanabilir. Misal verecek olursak; merhametli olan bir anne, evlatlarına iyilik yaparak, tatlı uykularına rağmen, onları sabah namazına kaldırır. Çocukların zorlanması içini acıtsa da bu Allâh içindir. Bir de diğer türlü düşünelim: Bir anne, uykuları bölünecek diye çocuklarına acır ve onlara kıyamaz. Çocuklar namazdan gafil olurlar. Bu hareket, merhametten değil acıma duygusundan ötürüdür. Bu sebeple, birilerine acımak yerine merhamet etmemiz en doğru olandır. Çünkü acıyan duygusal davranıp adâleti kaybedebilir. Ancak Allâh’ın emrettiği şekilde merhametli olan bir kimse hakka daha yakındır. Allâh’u Teâlâ en doğrusunu bilendir.

Yöneticilerin Merhametli Olması

Kalplerdeki takvâları sadece Allâh Azze ve Celle bilmektedir. Ancak içtimaî olarak yöneticiler, halkın üst konumunda olan kimselerdir. Emir olan bu yöneticilere itaat etmek farzdır. Şu da var ki; bu üst makam, onlar için bir mükâfat mıdır yoksa ağır bir vebal midir? Ayrı bir konudur.

Öte yandan onların halkın üstünde olmaları tepeden bakmaları anlamına da gelmemektedir. Adâleti sağlamaları, rahmet nazarıyla hareket etmeleri, halka duâ edip onların hayırlarını istemeleri gerekmektedir. Rasûlullâh aleyhisselâm şöyle buyurmaktadır:

“Devlet başkanlarınızın en hayırlısı, sizi seven ve sizin tarafınızdan sevilen, size duâ eden ve sizin duânızı alan kimselerdir. Devlet başkanlarınızın en kötüsü de size buğzeden ve sizin buğzunuza hedef olan, size lânet eden ve lânetinizi alan kimselerdir.” [Müslim]

Yöneticilerin sert ve disiplinli bir yapıya sahip olmaları kaçınılmazdır. Kararlı ve dik duruşlu olmalıdırlar. Bununla beraber gaddar ve zâlim olmaları Allâh’u Teâlâ’nın yasakladığı şeydir. Çünkü güç zehirlenmesi yaşayan yöneticiler, merhamet duygusunu yitirebilirler. Bu da onları zulme sevk edebilmektedir. Oysa Allâh’u Teâlâ, yönetici olanlara adâleti emretmektedir. O (Azze ve Celle), şöyle buyurmaktadır:

“Allâh size insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder.” [Nisâ: 4/58]

Muamelelerinde kolaylık sağlayan yöneticiler, Rasûlullâh aleyhisselâm’ın hayır duâsına mashar olacaklardır. Zorluk çıkaran yöneticiler ise Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in bedduâsıyla karşı karşıyadırlar. Aişe validemiz, bir gün Rasûlullâh aleyhisselâm’ı şöyle duâ ederken bulmuştur:

“Ey Allâh’ım! Her kim benim ümmetimin idaresinden bir vazifeye tayin olunur da, onlara zorluk gösterirse, sen de ona zorluk göster. Her kim benim ümmetimin idaresinden bir vazifeye tayin olunur da, onlara karşı yumuşaklıkla muamele ederse, sen de onlara (dünya ve ahirette) yumuşaklık göster.” [Müslim]

   Anlaşılacağı üzere yöneticilerin görevlerini çok ince bir terazi ile yapmaları gerekmektedir. Sert ve disiplinli olmalılar ki halk idare edilsin. Rahmet nazarıyla muamele etmeliler ki halkın sevgisi kazanılsın. Tarih sayfalarını karıştırdığımızda bu işi liyâkatıyla yerine getirmiş bir zât karşımızda durmaktadır. Ömer radiyallâhu anhu… Şimdi de Onun (radiyallâhu anhu) yöneticiliğine ve halka olan merhametine göz atalım.

Ömer radiyallâhu anhu’nun Yöneticiliği ve Merhametli Oluşu

Yönetici olan kimselerin birçok önemli vasfı taşıyor olması gerekir. Takvâ, ilim, hikmet, furkaniyet, adâlet, şecaat, metanet, merhamet gibi özellikler bu vasıflardan bir kaçıdır. Ömer radiyallâhu anhu’ya baktığımızda bu özelliklerin çoğunu görebilmekteyiz. Özellikle hikmet ehli oluşu ve furkaniyeti ön planda durmaktadır. Onun (radiyallâhu anhu) birçok ictihadına âyetler muvafak olmuştur. Rasûlullâh aleyhisselâm, Allâh’u Teâlâ, hakla bâtılı Ömer radiyallâhu anhu ile ayırdığı için, onun fârûk olduğunu söylemiştir. [İbni Sa’d]

Ömer radiyallâhu anhu, hikmeti ile doğruyu yanlıştan iyi ayırt edebilen bir zâttı. Hiddetlendiğinde kimse onun yanında durmak istemezdi ancak bir o kadar da güven ve emniyet sağlardı. Yöneticiliğinde zulümden uzak durarak adâlet ile hükmetti. Fıtratı gereği sert bir yapıya sahip olmasına rağmen oldukça ince anlayışlı ve halkına karşı çok merhametliydi. İşte oldukça sert yapıya sahip olmasına rağmen gaddar olmamak ve rahmet nazarıyla hareket edebilmek ancak hikmet ehli kişilerin işidir.

Ömer radiyallâhu anhu halkına karşı oldukça merhametli olduğu için merhametini yitirmiş kişilerin valilik görevi almalarını istemezdi. Bir gün Eslem Kabilesinden bir adam, valilik görevi almak için Ömer radiyallâhu anhu’nun yanına girdi. Adam, Ömer radiyallâhu anhu’yu, çocuklarını kucaklayıp öperken gördü ve şöyle dedi: “Sen çocuklarını böyle sever misin ey Müminlerin Emiri? Ben asla çocuklarımı öpmüş değilim.” O esnada Ömer radiyallâhu anhu şunları söyledi: “Allâh’a yemin olsun ki sen insanlara karşı merhamet göstermeyeceksin. Benim işimi üstlenme.” Ve o adamı vali olarak atamadı. [Mahzu’s-Sevab]

Ömer radiyallâhu anhu, çoğu kez komutanlarına yazdığı mektuplarında Müslümanların tehlikeye atılmamasını, şefkat ve merhametin göz önünde bulundurulmasını söylerdi. İran topraklarında, savaş sırasında İslâm orduları bir nehir kenarına geldi. Oldukça soğuk bir gündü. Nehri geçecek bir köprü de yoktu. Komutanları, bir askere suya girip derinliğe bakmasını söyledi. Asker: “Ben suya girdiğimde ölmekten korkuyorum” dediği halde komutan onu zorladı ve nehre indirdi. Asker o esnada “Ey Ömer, ey Ömer!” diye çığlıklar atarak helak oldu. Bu haber Ömer radiyallâhu anhu’ya ulaşınca: “Buyur asker, buyur” dedi ve komutana şu haberi saldı: “Senin örnek bir insan ve kendisine uyulan bir kimse olman gerekmez miydi? Benim için artık ebedî olarak çalışmayacaksın.” [İbni Cevzi]

Ömer radiyallâhu anhu, valilerine şu konuşmayı yapmıştır: “Bilin ki Allâh’a valilerin yumuşaklığından daha sevimli bir yumuşaklık yoktur. Allâh’ın, valilerin yaptığı yanlıştan daha buğzettiği bir yanlış da yoktur. Bilin ki bir kimse, eli altında olan kimselere iyi davranırsa ona başkasından daha iyi davranılır.” [ed-Devletu’l-İslâmiyye]

Emiru’l-Müminin radiyallâhu anhu’nun sert fıtratının yanı sıra, yumuşak bir kalbe sahip olup merhametli olması hikmetinin bir eseridir. O (radiyallâhu anhu), nerede, nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini çok iyi bilen bir yöneticiydi. Sert ve dik duruşuyla fitneleri bertaraf etti. Adâletiyle hakkı korudu. Şefkatli ve merhametli oluşuyla halkın sevgisini kazandı. Allâh ondan ve diğer tüm sahabemizden razı olsun.

Sonuç

Bilinmelidir ki İslâm’da yöneticilik çok önemlidir. Ümmeti yönetecek şahısların ise çok önemli vasıflara sahip olmaları gerekmektedir. Bu vasıflardan biri de rahmet ve merhamet ahlâkıdır. Tebaasına, rahmet nazarıyla bakıp iyilikte bulunan bir yönetimi Allâh’u Teâlâ rahmetiyle kuşatır. İslâm liderlerinden Ömer el-Faruk radiyallâhu anhu’nun yönetim şeklini az da olsa okuduk. Yapmamız gereken, bizlere meşale tutmuş bu davâ erini, işimizde örnek almamızdır. Netice de kimimiz cemaatte, kimimiz medresede, kimimiz işyerinde, kimimiz evinde, hiç değilse kimimiz yolculukta yönetici konumunda olabilmekteyiz. Allâh’u Teâlâ, böylesi zor bir görevi üstlenen kardeşlerimizi, rahmetiyle kuşatsın, hakka isabet ettirsin, Allâhumme âmin.

Ey Rabbimiz! Bizler aciz ve muhtaç kullarınız. Sen bize rahmet etmezsen bizler merhamet sahibi olamayız. El-Adl ve el-Muntakîm ismini bildiğimiz halde, günaha ve gaflete cüret ettik. Nefsimizi sana şikâyet ederek er-Rahmân ve er-Rahîm olan isimlerine sığınırız.  

“Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi saptırma. Bize katından rahmet bağışla. Çünkü bağışlayıcı olan yalnız Sen’sin.” [Âl-i İmrân: 3/8]

Selâm ve duâ ile…

Minhâc Dergisi 15. Sayı | Ekim 2025 | Ali Eren

Bir Cevap Yaz