«
  1. Anasayfa
  2. 13. SAYI / NİSAN 2025
  3. İffet Kahramanı Safvân b. Muattal

İffet Kahramanı Safvân b. Muattal

Ali

İffetli kullarının hayatlarını nurlandıran, el-Hayy ve en-Nûr olan Allâh Azze ve Celle’nin adıyla…

Allâh’a hamd, Rasûlü’ne salât ve selâm olsun.

Eğitimlerini Rasûlullâh sallallâh’u aleyhi ve sellem’den alan sahâbe nesli (radiyallâhu anhum), İslâmî kavramları hayat edinerek, yol gösterici birer kandil olmuşlardır. Onlar (radiyallâhu anhum), esen sert rüzgârlara rağmen yanan kandillerini söndürmemişlerdir. Bugün hâlâ onların astığı kandiller yanmaktadır. Aradan geçen onca zamana rağmen ümmet, onların astığı kandiller ile yolunu bulabilmektedir.

İşte o kandillerden biri olan iffet kandili… Onu asan kahramanımız ise Safvân bin Muattal radiyallâhu anh… İfk hadisesinde iftiraya uğramış, ancak iffeti yedi kat gökler üstünden gelen âyet ile tastik edilmiş olan sahâbemiz… Rabbimizin yardımı ve inâyetiyle Safvân bin Muattal radiyallâhu anhu’yu biraz tanıdıktan sonra, başına gelen ifk hadisesine değinerek hikmetler çıkarmaya çalışacağız, inşallâh. Yardım ve başarı Allâh’u Teâlâ’dandır.

Safvân b. Muattal Kimdir?

Safvân radiyallâhu anhu, hicaz bölgesinde yaşayan, şairleriyle, cengaverleriyle ve kahramanlarıyla meşhur olan Beni Süleym kabilesine mensuptur. Safvân radiyallâhu anhu’nun inancı kabilesi gibi olsa da haniflere yakın bir hayat tarzına sahipti. Kirli işlerden uzak, daha temiz bir hayatı vardı. Kırk beşli yaşlara geldiğinde çok duyduğu Rasûlullâh aleyhisselâm’ın davetine icabet etmek istedi. Ve hicretin 4. yılında Rasûlullâh’a gelerek Müslüman oldu.

Hicretin 4. Yılı zorluk ve imtihanlarla dolu olan bir yıldır. Uhud savaşının hemen arkası, Bi’ri Mâune faciasının yaşandığı zaman, münafıkların ve Yahudilerin Müslümanlara düşmanca tavır takındığı bir dönem… Safvân radiyallâhu anhu’nun böyle bir zaman diliminde îmân etmiş olması, tüm zorlukları göze alması anlamına gelir. İslâm dâvâsı böyle rical ister. Darlık günlerinde kaypaklık edene, genişlik günlerinde ihtiyaç yoktur. Asıl mesele, zor zamanda dâvâ adamı olabilmektir. Diğer tüm sahâbemiz gibi Safvân radiyallâhu anhu da zor günlerin adamı olduğunu göstermiştir.

Kişilik Özellikleri

Safvân radiyallâhu anhu, yetişmiş olduğu coğrafyadan etkilenmesi sebebiyle, sert bir tabiata sahipti. Özgür ruhlu, geniş yürekli, mert yaradılışlı, yiğit ve bahadır bir şahsiyetti. Ondan Musa aleyhisselâm’ın kokusunu alabilmekteyiz.

Safvân radiyallâhu anhu’nun bu sert yaratılışından Ashab-ı Kirâm şikâyetçiydi. Bununla birlikte, Rasûlullâh aleyhisselâm onun sert tabiatını değiştirmesini söylememiş, ashabına şöyle buyurmuştur: “Onu böyle kabul edin. Safvân sizi diliyle üzse de kalbi çok güzeldir. Safvân’a dokunmayın! O Allâh ve Rasûlü’nü sever.” [İbnü’l Esir; Usdû’l-Ğabe] İşte her hâliyle örnek olan Rasûlullâh aleyhisselamdan liderce bir tavır… Tebaasını, hoş olmayan özelliğinden ötürü yermiyor, dışlamıyor. Bilakis onun incinmemesi adına diğer sahâbeyi uyarıyor. Yaratılıştan gelen bazı huylar değişmez. Müslümanları, huylarıyla kabullenmeliyiz. Kötü huyları olduğuna inandığımız kardeşlerimizin elbette ki iyi huyları da vardır.  Bunu düşünüp öyle hareket etmeliyiz.

Uykuya Zâfiyet

Safvân radiyallâhu anhu’nun bir kötü huyu daha vardı ki gerçekten hastalık seviyesindeydi. Uyanamamak… Onun uykusu normal bir uyku değildi. Uyuduğu zaman artık uyandırabilene aşk olsun. Tabiri caizse yanında top patlasa uyanmazdı. Mesela arkadaşları sabah namazlarına çağırdıkları zaman ayağından tutup çekseler, su serpseler, korkutsalar, ne yapsalar olmuyor, bir türlü uyanmıyordu. Bunun sonucunda da Rasûlullâh aleyhisselâm şöyle buyurdu: “Onu rahat bırakın. Ne zaman uyanırsa o zaman namazını kılsın.” [Ebû Davûd]

Rasûlullâh aleyhisselâm, onun hastalık derecesinde olan bu zâfiyetini kabullenmiş ve tam onluk bir görev belirlemişti. Safvân radiyallâhu anhu, kervanın artçısı olacaktı. Kervanın arkasından gelecek ve konaklanan yerlerde bir şey unutuldu mu diye kontrol edecekti. Artık yeni hizmeti buydu. Burada bizler için yine çok önemli iki husus vardır. Birincisi: Lider, görev dağılımını hikmet üzere yapmalıdır. İkincisi: Kişilerin zâfiyeti olsa bile onlar hizmetten mahrum bırakılmamalı tam ona göre bir görev tevdî edilmelidir. Nebevî menhecden böyle görmekteyiz.

İfk Hadisesi

Hicretin 5. Yılında Rasûlullâh aleyhisselâm Benî Mustalik üzerine bir ordu çıkardı. Orduda Safvân radiyallâhu anhu ve Aişe radiyallâhu anha da vardı. Gazve dönüşü ordu bir yerde konakladı. Aişe validemiz ihtiyacını görmek için ordugâhtan uzaklaştı. Döndüğünde Esmâ radiyallâhu anha’nın ona verdiği gerdanlığı düşürdüğünü fark etti. Onu aramak için tekrar ordugâhtan ayrıldı. Gerdanlığı buldu. Ancak döndüğünde ordu çoktan gitmişti. Kendisi zayıf olduğu için, boş hevdeci içinde olduğunu sanarak devesine yüklemişlerdi. Aişe validemiz, geri döneceklerini umarak orada beklemeye karar verdi ve uyuyakaldı. Safvân b. Muattal radiyallâhu anhu da görevi gereği kervanın arkasını kontrol etmekteydi. İleride bir karartı olduğunu farketti. Yaklaştı, bir de ne görsün! Rasûlullâh aleyhisselâm’ın sevgili hanımı Aişe radiyallâhu anha…Hicab âyeti inmeden önce yüzünü gördüğü için onu oracıkta tanıdı ve istircâ ederek şöyle dedi: “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn”. Çünkü Rasûlullâh aleyhisselâm, kötü bir durum ile karşılaşıldığında istircâ âyetini okumaları gerektiğini Müslümanlara öğretmişti.

Safvân radiyallâhu anhu, Aişe validemizi gördüğünde tek bir soru bile sormamıştı. Hiçbir şey söylemeden, devesini çöktürmüş, Aişe radiyallâhu anha’nın binmesini sağlamış ve yularından tutarak edebiyle yola koyulmuştu. Yol boyunca tek bir kelime bile etmemişti. Nihâyet orduya yetişmişlerdi. Sahâbe buluşmanın mutluluğunu yaşarken onları uzaktan seyreden Abdullâh bin Ubey bin Selül münafığı ellerini ovuşturuyordu. Onun için yeni bir fitne malzemesi türemişti. Ama ne fitne! Aişe validemizin ve Safvân radiyallâhu anhu’nun iffetine halel getirecek iğrenç bir iftira!

Bir anda ordu fitne ateşiyle tutuşmaya başladı. İbni Selül ağza alınmayacak sözleri, ustaca, sanki Rasûlullâh için üzülüyormuş gibi sarf ediyordu. “Duydunuz mu olanları?” diye başlayan iğrenç cümlelerinin ardı arkası kesilmiyordu. Ordu, Medine’ye varmıştı ancak fitne ateşi orada da yayılmaya devam ediyordu. Rasûlullâh aleyhisselâm ister istemez etkileniyordu. Hayatında geçirdiği zor imtihanlardan biriydi.

Aişe validemiz böyle şeye ihtimal bile vermediğinden iftirayı günler sonra öğrendi. İftira cephesinin diğer tarafında kalan Safvân radiyallâhu anhu için ise kahredici günler başlamıştı. Her günü bir ölüm olan bu fitne onu iyice yıpratmıştı. Böyle bir söylemin içinde isminin geçmesi bile onu mahvediyordu. Rasûlullâh aleyhisselâm’a bakmaya yüzü bile kalmamıştı artık. Mert ve iffetli yapısı gereği, münafıkların iftiralarına sabretmesi, her geçen gün takatini tüketiyordu.

İşin acı tarafı Müslümanların da bu dedikoduya dahil olmalarıydı. Rasûlullâh aleyhisselâm’ın şairi Hassan b. Sabit, Safvân b. Muattal’ın aleyhine şiir inşa etmişti bile. Şiiri duyan Rasûlullâh aleyhisselâm: “Ben, onun adına hayırdan başka bir şey bilmiyorum.” [İbn Kesîr, el-Bidâye] buyurmuştu. İşte bu kısım bizler için çok önemlidir.  Rasûlullâh aleyhisselâm, onun iffetine güveniyordu. Hak, er ya da geç ortaya çıkacaktı.

Safvân radiyallâhu anhu, İffet konusunda çok hassas olması hasebiyle söylenenleri bir türlü hazmedemiyordu. Cahiliyesinde bile iffetsizlik adına bir adım atmamıştı. İftiralar sırasında şunları demekten kendini alıkoyamıyordu: “Vallâhi! Haram yere hiçbir kadına bakmadım, hiçbir adım atmadım.” [İbni Hacer, el-İsâbe] Böylesi bir iffete sahip olduğu halde iftiraya uğruyordu. Yusuf aleyhisselâm da uğramadı mı bu iftiraya? Kişi temiz olduktan sonra Allâh elbet haklı çıkaracaktır. Sadece yapılması gereken Eyyüb aleyhisselâm’ın sabrını kuşanmaktır… Safvân radiyallâhu anhu da öyle yaptı. Düşmanın iftiraları bir kenara, dostlarının dedikodularına da sabretmek zorundaydı.

Daha sonra inen Nûr sûresindeki âyetler [Nûr: 24/1-25], hem Aişe radiyallâhu anha’yı hem de Safvân b. Muattal radiyallâhu anhu’yu temize çıkarmıştı. Onların, iftiraya maruz kaldıkları ve tertemiz iffetleri, yedi kat gökler üstünden inzal olan âyetler ile beyan edilmişti.

Sonuç

İfk hadisesi ile Safvân radiyallâhu anhu’nun derecesi yükselmiştir. Zorlu imtihanın karşısında gösterdiği sabır onu çok daha hayırlı bir konuma getirmiştir. Safvân radiyallâhu anhu yaşantısında iffetini ve hayâsını korumuştur. Onun bu hali, Rasûlullâh’ın güvenini kazanmasına ve fitne zamanı onun hakkında hayır zanda bulunmasına vesile olmuştur. En nihayetinde, onun iffetine şahid olan Allâh’u Teâlâ, âyet-î kerîmeler ile iftirayı üzerinden bertaraf etmiştir.

Bizler de bugün hayâmızı ve iffetimizi hakkıyla koruyabilirsek, şahidimiz Allâh’u Teâlâ’dır. Başımıza gelecek iftiralar ve fitneler anında, Allâh’u Teâlâ bizimle olacaktır. Dostu Allâh olan hiç mahzun olur mu? Allâh’u Teâlâ, iftiraya maruz kalan kullarını temize çıkarır ve müfterileri de yerin dibine batırır. Önemli olan bizlerin ihlâs ile şeriata bağlı kalmasıdır. Böylesi kulların vekili Allâh’u Teâlâ’dır. “Vekil olarak Allâh yeter.” [Ahzâb: 33/3]

Ey Rabbimiz! Kalplerimizi tevhîdî bir îmân üzere eyle. Amellerimizi ve ahlâkımızı Rasûlullâh’ın sünneti üzere eyle. Bizlerin ve neslimizin iffetini sen koru. Bizleri hayâ ehli eyle. Sen, kullarını îmân ettikten sonra hidayet üzere kılansın, bizi ve ehlimizi razı olduğun kullarından eyle. Allâhumme âmin.

Selâm ve duâ ile…

Minhâc Dergisi 13. Sayı | Nisan 2025 | Ali Eren

Bir Cevap Yaz