«
  1. Anasayfa
  2. 11. SAYI / EKİM 2024
  3. İslâmî Mücadele ve Ülfet Anlayışı

İslâmî Mücadele ve Ülfet Anlayışı

H.GÖKÇE

Kerim olan Allâh’ın ismiyle…

O’na hamd, Rasûlü’ne salât ve selâm olsun.

İslâmî mücadelenin temeli, kulluğun gereği olarak Allâh’u Teâlâ’nın rızasını kazanmak; İslâm’ın adalet, ahlâk ve huzur dolu düzenini topluma kazandırmaktır. Mücadele yalnızca savaş ya da fiziksel bir çatışma olarak değil, İslâm akidesini ve ahlâkını yaymak, zulme karşı durmak ve hakikati anlatmak amacıyla yapılan her türlü çaba olarak anlaşılmalıdır.

Ülfet; İslâmî mücadelede insanların gönüllerini kazanarak İslâm akidesini ve ahlâkını yaymaktır. Düşmanlığa ve nefret diline karşı sevgi ve hoşgörüyle karşılık vermek anlamında değerlendirilir. Bu bağlamda, ülfet İslâmî mücadelenin önemli bir bileşenidir. İslâmî toplumun oluşumunda Allâh sevgisi, merhamet, adalet, hikmet ve güzel öğütle hareket etmeyi gerekli kılar. İşte bu noktada ülfet İslâm toplumunun hamurunu oluştururken, Müslüman kardeşler arasında sevgi ve muhabbeti pekiştirir. Ülfetle Müslümanlar aralarında kuracakları gönül köprüleri ile yarınki nesillere yol olacak alt yapıyı hazırlarlar. Biiznillâh.

Ülfet; yakınlık, dostluk ve sevgi anlamlarında olup bireylerin ve grupların birbiriyle dayanışma halinde yaşamasını ifade eden bir ahlâkî terimidir. Bu kavram, insanların birbiriyle iyi ilişkiler kurmasını, hoşgörü ve yardımlaşmasını teşvik eder. Toplumda barışı ve sosyal dayanışmayı güçlendiren önemli bir değerdir. Bu itibarla müminlerin birbirine karşı sevgi ve saygı göstermeleri, kardeşlik ve birlik içerisinde olmaları teşvik edilir. Ülfet kavramının Kur’ân ve hadislerdeki anlatımına bakalım.

1. Kur’ân’da Ülfet Anlayışı

Kur’ân-ı Kerîm’de Müslümanların birlik ve dayanışma içinde olmaları gerektiği birçok âyetle vurgulanmıştır. Bu âyetler Müslümanların birbirlerine karşı sevgi ve kardeşlik bağı kurmalarını öğütler.

  • Kalpleri birleştirmek hususunda Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Hepiniz Allâh’ın ipine sımsıkı sarılın. Allâh’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız da Allâh kalplerinizi birleştirdi ve O’nun nimetiyle kardeş oldunuz.” [Al-i İmran: 3/103] Bu âyet Müslümanların Allâh’ın ipine (yani İslâm’a) sımsıkı sarılmalarını ve birlik içinde olmalarını Allâh’u Teâlâ’nın Müslümanları düşmanlıktan kardeşliğe dönüştürdüğünü hatırlatarak, birlik ve beraberliğin Allâh’u Teâlâ’nın bir nimeti olduğu ifade ediyor.
  • Yumuşak davranmak hususunda Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Sen, Allâh’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları aet, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla istişare et. Karar verdiğinde ise artık Allâh’a tevekkül et. Şüphesiz Allâh, tevekkül edenleri sever.” [Al-i İmran: 3/159] Kur’ân Nebi aleyhisselâm’ın ülfet ve yumuşak huylu olmasını vurgulayarak, mücadele ederken dahi hoşgörünün ve iyi ilişkilerin korunmasını emreder.
  • Kalpleri uzlaştırmak hususunda Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Ve Allâh, onların kalplerini uzlaştırdı. Sen yeryüzündeki her şeyi harcasaydın bile onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat Allâh onların arasını buldu. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” [Enfal: 8/63] Bu âyet, insanların bir araya geldiğini ve kalplerinin Allâh’ın izniyle uzlaştığını vurgular. İslâm’ın toplumsal düzeninde insanların kalplerinin birleşmesi, Allâh’u Teâlâ’nın önemli bir lütfu olarak gösterilir.
  • Barış ve güvenlik hususunda Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, ona aman ver ki Allâh’ın kelamını işitsin; sonra onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Çünkü onlar bilmeyen bir topluluktur.” [Tevbe: 9/6] İslâm’da savaş sırasında barış ve hoşgörüye öncelik verilir. Müslümanlar mücadele ederken bile karşı tarafın güvenliğini sağlamalıdır. Bu âyet, düşman bile olsa, mücadele sırasında İslâm’ın barış ve güvenliğe verdiği önemi vurgular. İslâmî mücadele de amaç sadece fiziksel üstünlük değil, aynı zamanda insanların hakkı ve hakikati anlaması ve doğru yola davet Bu yüzden ülfet, insanların kalbini kazanmak, onları barış ve huzur ortamında İslâm’la tanıştırmak için bir yöntemdir.
  • Hikmetle ve güzel öğütle davet hususunda Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” [Nahl: 16/125] İslâm’da mücadelenin önemli bir boyutu, insanları güzel bir dille hakka davet Bu davet kaba kuvvetle değil, hikmet ve güzel öğütle olmalıdır. Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyrulur: Bu âyet, İslâm mücadelesinde ülfetin ne kadar önemli olduğunu gösterir. İnsanları İslâm’a davet ederken sevgi dolu bir yaklaşım ve ülfet içinde hareket etmek, İslâm’ın daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlar, bu da mücadelenin yumuşak ve hikmet dolu bir şekilde yapılmasını gerektirir.
  • Müminler arasında kardeşlik hususunda Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allâh’tan korkun ki rahmete kavuşturulasınız.” [Hucurat: 49/10] Bu âyet, müminler arasındaki kardeşlik bağının ve dayanışmanın İslâm’ın önemli bir ilkesini oluşturduğunu açıkça ifade eder. Mücadele ederken, müminler arasında ülfet olmazsa, birlik sağlanamaz ve bu durum İslâm’ın yayılmasını zorlaştırır. Bu nedenle, ülfet İslâm mücadelesinde güçlü bir birlik ruhu oluşturur.

2. Hadislerde Ülfet Anlayışı

Nebi aleyhisselâm hayatı boyunca insanlara karşı yumuşak ve merhametli davranarak, onları İslâm’a kazandırmayı hedeflemiştir. Mücadelesinde kaba kuvvet yerine sevgi ve hoşgörü ile hareket etmiş, bu sayede birçok kişinin İslâm’ı benimsemesini sağlamıştır. Nebi aleyhisselâm şöyle buyurmuştur: Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” [Buhari]

Bu hadis İslâm davetinde ve mücadelesinde ülfetin temel bir ilke olduğunu açıkça ifade eder. İnsanları İslâm’dan uzaklaştırmak yerine, onları kazanmanın yolları aranmalıdır. Nebi aleyhisselâm insanlara İslâm’ı sevdirerek onların gönüllerine hitap etmiştir.

Nebi aleyhisselâm Müslümanlar arasında birlik ve beraberliği teşvik eden birçok hadis söylemiştir. Hadislerde Müslümanların birbirine yardım etmeleri ve iyi ilişkiler kurmaları gerektiği sıkça vurgulanır.

“Müslüman Müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Kim kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allâh’da onun bir ihtiyacını giderir.” [Buhari]

Bu hadis, Müslümanların birbirlerine yardım etme zorunluğunu anlatır. İslâm toplumu içinde kardeşlik bağı, yardımlaşma ve ülfet anlayışına dayalıdır.

ÜLFETİN MÜCADELE BOYUTLARI

  1. Nefisle Mücadelede Ülfet

İnsanın en büyük düşmanı kendisidir. Nefis, daima kötülüğü emreder ve insanı günaha sürükler. Bu nedenle Müslüman, nefsiyle sürekli bir mücadele halinde olmalıdır. Ancak bu mücadele, nefrete, yılgınlığa ve umutsuzluğa yol açmamalıdır. Aksine, merhamet, sabır ve şefkatle yoğrulmalıdır. “Mümin kendi nefsine karşı cihad eder.” [Tirmizi]

Bu hadis, Müslümanın nefsine karşı verdiği mücadelenin önemini vurgulamaktadır. Ancak bu mücadele, nefsin yok edilmesi amacıyla değil, terbiye edilmesi, iyiye ve güzele yönlendirilmesi amacıyla yapılmalıdır.

2. Şeytanla Mücadelede Ülfet

Şeytan, insanın açık bir düşmanıdır ve onu Allâh’u Teâlâ’nın yolundan saptırmak için sürekli tuzaklar kurar. Müslüman şeytanın vesveselerine karşı uyanık olmalı ve ona karşı mücadele etmelidir. Ancak bu mücadele, Allâh’u Teâlâ’ya sığınmaya ve O’ndan yardım dilemeye dayanmalıdır. “Ey îmân edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, sizin apaçık düşmanınızdır.” [Bakara: 2/108]

Ey îmân edenler! Hepiniz topluca Allâh’a Tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.” [Nur: 24/31] Bu âyet, şeytanın insanın düşmanı olduğunu ve onun tuzaklarına karşı uyanık olunması gerektiğini vurgulamaktadır. Ancak şeytanla mücadele, Allâh’a sığınmak ve O’ndan yardım dilemek suretiyle yapılır.

3. Topluca Kötülüklerle Mücadelede Ülfet

İslâm sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de bir mücadeleyi emreder. Müslüman içinde yaşadığı toplumda adaletin, barışın ve huzurun hâkim olması için çaba göstermelidir. Yoksulluk, cehalet, zulüm gibi toplumsal sorunlarla mücadele etmelidir. Ancak bu mücadele, şiddet ve nefret yerine, diyalog, hoşgörü ve sevgi temelinde yürütülmelidir. “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allâh’a îmân edersiniz.” [Al-i İmran: 3/110] Bu âyet Müslümanların toplumsal sorumluluklarını hatırlatmakta ve onları iyiliği emretmeye, kötülükten menetmeye davet etmektedir. Ancak bu görevlerini yerine getirirken daima adaletli, merhametli ve hikmetli davranmaları gerekmektedir.

4. Düşmanla Mücadelede Ülfet

Allâh’u Teâlâ: küfürle mücadele noktasında “Fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allâh’ın oluncaya kadar onlarla savaşın!  Şayet şirkten vazgeçerlerse şüphesiz Allâh yaptıklarını görendir.[Enfal: 8/39] âyeti kerimesiyle Müslümanlara istikamet bildirmektedir.

Savaş aynı zamanda din namus gibi kutsal değerler tehdit altındayken ve barışçıl yollar tükendiğinde meşru hale gelir. Savaş esnasında bile düşmana karşı insanlık dışı muamelede bulunmak, zulmetmek, masum insanlara zarar vermek kesinlikle yasaktır. “Savaşta bile aşırı gitmeyin, hile yapmayın, hainlik yapmayın, çocukları, kadınları ve yaşlıları öldürmeyin.” [Müslim] Bu hadis, savaş hukukunun İslâm’daki yerini ve önemini göstermektedir. Savaş esnasında bile İslâm ahlâkından taviz verilmemesi, insanlık dışı davranışlardan kaçınılması emredilmektedir.

Ülfetin Toplumsal Hayata Yansımaları

İslâm ahlâkında ülfet, bireylerin günlük yaşamlarında birbirlerine olan davranışlarında kendini gösterir. Toplumun her alanında huzuru sağlayan ülfet çeşitli tezahürlerle kendini dışa vurur.

  1. Aile içi ilişkilerde sevgi ve saygı:

Aile üyeleri arasında güçlü bağların kurulması ve sevgi, saygı çerçevesinde bir arada yaşama ülfetin en önemli yansımalarındandır.

  1. Komşuluk ilişkilerinde yardımlaşma:

İslâm’da komşularla iyi ilişkiler içinde olmak, yardımlaşmak, sıkıntılarına ortak olmak ülfetin toplumsal boyutunu oluşturur.

  1. Topluluk içinde birlik ve dayanışma:

Müslümanların bir arada güçlü bir toplum oluşturmaları, birbirlerine yardım etmeleri ve sosyal adaleti sağlamaları da ülfetin bir yansımasıdır.

  1. Hoşgörü ve Sabır:

Farklı düşünce ve inançlara karşı hoşgörülü davranmak, insanlarla sabırlı bir şekilde ilişki kurmak ülfetin kişisel düzeydeki bir yansımasıdır.

  1. Kardeşlik bağları:

İslâm’da müminlerin birbirlerine kardeş olarak hitap etmeleri, birbirlerine sahip çıkmaları, birbirlerini sevgiyle kucaklamaları Rabbimizin gönüllere verdiği ülfet nimetiyle mümkündür.  Hatta eksiklikleri hoşgörüyle gidermeleri ülfetin önemli bir yansımasıdır.

  1. Selâmlaşma ve misafirperverlik:

Selâmlaşmak, ziyaretlerde bulunmak ve misafirperver olmak da ülfetin somut göstergeleri arasında yer alır.

Mücadelede Ülfetin Örnekleri

  1. Mekke’nin Fethi:

Mekke’nin fethi, İslâm tarihindeki en büyük zaferlerden biridir. Bu fetih sırasında, Nebi aleyhisselâm, Mekke halkına büyük bir hoşgörü ve ülfet göstermiştir. Nebi aleyhisselâm Mekkeli müşriklerin kendisine karşı yaptıkları düşmanlıkları affederek, onları bağışlamış ve bu şekilde kalplerini kazanmıştır. Bu olayda Nebi aleyhisselâm şöyle demiştir;

Bugün size kınama yok, Allâh sizi affetsin.” [Müslim]

Bu davranış, ülfetin mücadelede ne kadar etkili olduğunu ve düşmanları dahi kazanmak için önemli bir yol olduğunu göstermektedir.

  1. Taif Seferi:

Nebi aleyhisselâm, Taif şehrine İslâm’ı tebliğ etmek için gitmiş, ancak burada halk tarafından taşlanarak dışlanmıştır. Bu acı verici olayda bile Nebi aleyhisselâm halkı lanetlemek yerine onların hidâyet bulması için duâ etmiştir. Bu olay düşmanlığa dahi ülfetle yaklaşmanın ve insanların kalplerini kazanmaya çalışmanın ne kadar önemli olduğunu gösterir.

SONUÇ

Zülme karşı İslâmî mücadele cihad; ahlâkî ve manevî bir mücadele ile başlar. Bu bağlamda ülfet: İslâm’ın tebliğ ve davet sürecinde gönüllere cihad şuurunu kazandıracak etkili araçlardan biridir. Kardeşlik, sevgi, merhamet, hoşgörü ve adalet, mücadelenin temel ilkelerini oluşturur. Âyetler ve hadisler, müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde ülfeti korumalarını, kardeşlik hukuku içerisinde ülfetle, sevgi ve hoşgörüyle hareket etmelerini emrederken zulme karşı sert ve kararlı olmaları gerekliliğini vurgular.

Ülfet müminler arasında kalpten kalbe köprüler kurarak toplumsal barışı ve huzuru tesis eden manevi bir bağdır. Allâh’u Teâlâ’nın Kur’ân’da buyurduğu kardeşlik ve bir arada yaşama prensipleri, Nebi aleyhisselâm’ın söz ve davranışlarıyla teşvik ettiği önemli bir değerdir.

Şanı yüce Allâh’ım! Sen bizim Rabbimiz ve Mevlâmızsın. Şüphesiz ki sen, çokça affedensin, affetmeyi seversin. Biz aciz kullarını da affet! Bağışla ve cennetlerinde ağırla!

Allâhumme âmin

Selâm ve duâ ile…

Minhâc Dergisi 11. Sayı | Ekim 2024 | Hayreddin Gökçe

 

Bir Cevap Yaz