En güzel isimlerin ve yüce sıfatların sahibi Allâh’ın adıyla…
Bizlere sayısız nimetler bahşeden, el-Kerîm ve el-Melik olan Rabbimize hamdolsun. Salât ve selâm; rehberimiz, önderimiz Nebî aleyhisselâm’ın, âlinin ve ashabının üzerine olsun. Allâh’u Teâlâ’nın izni ve inayetiyle, bu yazımda sizlere Kur’ân-ı Kerîm’in Kalem Sûresi’nde yer alan “Bahçe Sahipleri” kıssasından ve cimrilikten bahsetmeye çalışacağım.
Kıssaya geçmeden önce “cimrilik” kavramını; bu kavramın kısımlarını ve nedenlerini ele alalım.
Cimrilik
Lügatte; eli sıkılık ve pintilik olarak ifade edilen cimrilik, terim olarak; kerem ve cömertliğin zıddı olup, başkasına verilmesi gereken bir hakkı vermemek veya engel olmaktır. İmam Gazâlî “İhyâ’u Ulûmi’d-Dîn” isimli eserinde şu ifadelere yer vermektedir; “Allâh’u Teâlâ’nın verdiği malı, yaratılış gayesi için harcamaktan kaçınarak elde tutmak cimrilik; yaratılış gayesinin dışında kullanmak israf, yaratılış gayesine uygun olarak harcamak da cömertliktir.”
Âyetlerde ve hadislerde cimrilik maddî ve mânevî yönünün bulunduğu dikkat çekilmektedir. Bu bağlamda cimrilik çeşitleri itibariyle maddî ve manevî yönden ele alınmaktadır. Maddî cimrilik, cimrilik duygusunun tezahürü olup; zekât-sadaka vermemek gibi malî ibadetler ile ortaya çıkabilmektedir. Mânevî cimriliğe örnek verecek olursak; Nebîmiz aleyhisselâm’a salavât okumamayı ve ilmimizi çevremizdekilerle paylaşmamayı örnek verilebiliriz.
Cimriliğin Sebepleri
Cimrilik, insanın tabiatında yer alan bir duygudur. Bu duyguyu körüklüyen ve zahirimize yansıtan birçok sebepler bulunmaktadır. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:
- Malın Tükenme Korkusu: İnsan elindekilerin tükeneceği korkusu ile cimrilik yapar. Rabbimiz bu hususta şöyle buyurmuştur: “Rabbinizin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız, tükenir korkusuyla cimrilik ederdiniz. Zaten insan pek cimridir.” [İsrâ: 17/10]
- Aşırı Mal Sevgisi: Cimriliğin esbabından bir diğeri de aşırı mal sevgisi ve mala düşkünlüktür. Nitekim mal sevgisi hakkında mukaddesi kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle geçmektedir: “Malı aşırı bir sevgi ile seviyorsunuz.” [Fecr: 89/20]
Cimrilikle miskinlerin hakkını vermeyen kimselerin akıbetini Bahçe Sahipleri kıssası üzerinden mercek altına alalım. Kıssa sahip oldukları nimetlerden yoksula ikram etmeyi düşünmeyen ve güçlerinin her şeye yeteceği anlayışıyla hareket eden bir grubun başına gelen musibeti haber vermektedir. Akıl sahipleri için ibret verici olan Bahçe Sahipleri kıssasını inceleyelim.
Bahçe Sahipleri
“Biz, vaktiyle Bahçe Sahipleri’ne bela verdiğimiz gibi, onlara da bela verdik. Onlar, sabah olurken onu devşireceklerine yemin etmişlerdi. Onlar istisna da etmiyorlardı. Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından kuşatıcı afet bahçeyi sardı da kapkara kesildi.” [Kalem: 68/17-18]
Rivayetlere göre; kıssada zikredilen bahçe, Yemen taraflarında yaşayan bir adama aitti. Bu adam fakirlerin haklarını gözeten biriydi. Ürünleri toplayacağı zaman ihtiyaç sahiplerine ikramda bulunurdu. Bu adam vefat ettikten sonra bahçe işlerini yüklenen çocukları ise babalarının izinden gitmeyerek, mal toplama arzusu ile hareket ettiler. Allâh’u Teâlâ’nın takdirini hesaba katmadan, elde edecekleri kazanca odaklandılar. Öyle ki yoksulların payını düşünmeyip, kazançlarının ziyan olması ihtimalini dahi akıllarına getirmediler. Şüphesiz Bahçe Sahipleri, kendilerine imtihan olarak verilen nimetlerin Allâh’u Teâlâ’nın takdiri, denetimi ve tanzimi ile olduğunu idrak edememişlerdi.
Cimrilik ve Hazin Son
“’Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın’ diye fısıldaşarak yola koyuldular. Güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler. Bahçeyi gördüklerinde: ‘Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız; belki de biz mahrum bırakıldık’ dediler.” [Kalem: 68/24-27]
Bahçe Sahipleri cimrilik ve hırsın etkisiyle çokluk yarışına girmiş, Allâh’u Teâlâ’nın kendilerine verdiği mahsullerden fakirleri sakındırıp, servet biriktirmeyi tercih etmişlerdir. Kıssada geçtiği üzere cimrilik ve açgözlülük etmek suretiyle, ihtiyaç sahiplerinin haklarının gözetilmemesi kişiyi her iki dünyada da helake sürükleyen bir cürümdür. Bu hususta mukaddes kitabımız Kur’ân-ı Kerîm şöyle buyurulur: “Allâh’ın fazlından kendilerine verdiğinde cimrilik edenler, onu kendileri için hayır sanmasınlar. Hayır! O, kendileri için şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde onların boyunlarına dolanacaktır.” [Âl-i İmrân: 3/180]
Güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilen Nebîmiz aleyhisselâm da şöyle buyurmaktadır:
“Cimrilikten de sakının. Zira cimrilik sizden önce yaşayan insanları, birbirini boğazlamaya ve dokunulmaz haklarını çiğnemeye götürmek suretiyle perişan etmiştir.” [Müslim]
“Cimri kişi Allâh’a uzak, Cennet’e uzak, insanlara uzak ve Cehennem ateşine yakındır” [Tirmizî]
Rabbim bizleri nefsin cimriliğinden korunmuş, dünyanın ve âhiret felahına eren kullarından eylesin.
Tesbih
“Ortancaları: ‘Ben, Allâh’ı tesbih etmeniz gerekir. Dememiş miydim?’ dedi” [Kalem: 68/28]
Bahçe Sahipleri’nin en aklı selim olanı, duçar oldukları azabın Allâh’u Teâlâ’nın iradesini dikkate almamalarından ve bahçeyi devşirme hususunda O’nun rızasına uygun hareket etmemelerinden kaynaklandığını vurgulamıştır. Oysa onlar, kendilerinin mülkün ezelî ve ebedî sahibi istemedikçe hiçbir şeyin vuku bulmayacağını bilmeden, kendilerinin hâkimiyet sahibi olduklarını vehmetmişlerdi.
Hayatın akışı içerisinde alınacak tüm kararlarda ve yapılacak her işte Rahmân’ın rızası gözeterek hareket etmek, olup biten her şeyin Rabbimizin iradesiyle gerçekleştiğinin bilincinde olmalıyız. Zira atılan bir nutfeden erkeği ve dişiyi yaratan, öldüren ve dirilten, güldüren ve ağlatan Allâh Subhânehu ve Teâlâ’dır.
İbret Alma ve Tevbe
“Şöyle dediler: ‘Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz! Umulur ki, Rabbimiz bize ondan daha hayırlısını verir. Çünkü biz rağbetimizi Rabbimize çeviriyoruz. Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız’” [Kalem: 68/30-33]
Bahçe Sahipleri, yaşadıkları dünyevî azaptan ders alan, düşünce, tutum ve davranışlarını olumlu yönde değiştirerek, kıssanın sonunda güzel örneklik teşkil edip Rablerine yöneliyorlar. Bu bağlamda başlarına gelen musibeti düşündüğümüz zaman, musibet kendileri için hayırlı olmuştur. Kaybettiklerinin arkasından da “Umulur ki, Rabbimiz bize ondan daha hayırlısını verir.” diyerek duâ etmişler. Müfessirler, yaptıkları hatadan dönen Bahçe Sahipleri’nin, Rablerine yönelmeleri neticesinde kendilerine o bahçeden daha hayırlısının verildiğini belirtmektedirler. Allâh’u Teâlâ’nın bu konudaki sünnetullahı ise; Yunus aleyhisselâm kavminin pişmanlık ve tevbe ile Allâh’u Teâlâ’ya yönelmesi neticesinde, dünya azabının üzerlerinden kaldırılması ile de ifade olunmuştur.
Dersler ve Hikmetler
- Cimrilik ahlâkından imtina etmek için sevdiğimiz mallardan sadaka ve infak ile Rabbimizin rızası doğrultusunda harcayıp, malımızı temizleyip bereketlendirmeliyiz. Bu hususta Nebîmiz aleyhisselâm şu kıssayı bildirmektedir: “Sizden önceki topluluklardan adamın biri bir gün ovada dolaşırken başı ucunda bir bulut beliriverir. Kafasını kaldırır, buluta bakar. Bu sırada bulutun içinden ya da buluta yönelik bir ses işitir: ‘Ey bulut, git falanca adamın bahçesini sula’ Bu emri alan bulut yön değiştirerek gider. Adamcağız da merakla takip eder ve bir süre sonra bulut taşlık bir alan üzerine suyunu boşaltır ve bu su mecrasını bularak bir bahçeye doğru akar. Adam takip etmektedir. Suyun yönelip aktığı bahçeyi bir zat sulamakta ve gelen suyu dağıtmaktadır. Adam, sulamakta olan bahçe sahibinin yanına gelir, selam verir, ‘ey arkadaş adın nedir?’ diye sorar. Bahçe sahibi ‘niçin soruyorsun’ deyince macerayı anlatır ve ilave eder: ‘Arkadaş! Bu işin sırrı nedir? Senin için buluta nasıl emir verilir?’ der. Bahçe sahibi de şöyle der: ‘Vallâhi ben pek çok şey bilmem. İnce hesaplar da yapamam. Ben Rabbimin bana verdiği mahsulleri toplarım, üçte birini kendime ve çocuklarıma ayırırım, üçte birini tohumluk olarak ayırırım, üçte birini de çevremdeki komşularıma ve fakirlere dağıtırım.’” [Müslim]
- Allâh’u Teâlâ’nın iradesini hesaba katmayan sermaye sahiplerinin ve dünyaperestlerin karşılaşacağı hazin sonu hakkında kıssa bize ipucu vermektedir. Nitekim Bahçe Sahipleri bahçeyi devşireceklerine yemin etmelerine rağmen hüsran ile karşılaştılar. İşte çağımız insanının anlamakta güçlük çektiği mesele de budur. Allâh’u Teâlâ’nın mülkünde kendisine imtihan olarak verilen mallarda dilediği gibi hükmedebileceğini vehmeden insan; kendi kendine planlar yapar, çözümler üretir, hayaller kurar fakat hakikatın Rahmân’ın “Ol!” emriyle olduğunu bir türlü kavrayamaz.
- Hayırla ve şerle sınanmak insanoğlunun kaderindendir. Bu sebeple imtihanlardan sonra umutsuz bir karanlığın içine sürüklenmeyip, tevbe ile yeniden başlayacak gücümüz olmalıdır. Unutulmamalıdır ki başa gelen musibetler kulların sınanması, hakka rücu etmesi gayesiyledir. Eğer ibret alınır, bahçe sahipleri gibi nedamet duyulursa ve bu pişmanlığın neticesinde tekrar eski hataya dönülmezse Allâh’u Teâlâ yine bereket ve rızık kapılarını açacaktır.
- Bahçe Sahipleri, insanlık ailesinin ortak istifadesine sunulan rızık kaynaklarını tek başına sahiplenmiştir. Mahsulü sadece kendilerine ait görmek, diğerlerini ondan menetmek ve yoksulları haklarından mahrum bırakmakla hem kendi nefislerine hem topluma hem de Allâh’u Teâlâ’ya karşı zulüm işlemiş oldular.
- Herkes kendi bahçesinin mahsulüne göre hareket ederek, yoksul kardeşlerine sırtını değil, yüzünü dönmelidir. Sahip olduğumuz varlığımız bir gün yerin dibine geçebileceği düşünmeliyiz. Yaşadığımız son Maraş depremini tefekkür ederek; bahçe sahipleri gibi var iken eli sıkı olup, elimizden çıkınca da Rabbimizi hatırlayıp vah bize biz gerçekten zalimmişiz deme durumuna düşmeden kıssadaki nasibimiz alalım.
- Kıssa sahiplerinin başlarına gelen imtihandan sonra Rablerini tesbih ettiği gibi; âyet-i kerimede buyurulduğu üzere: “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar, Allâh’ı tesbih ederler.” [İsrâ: 17:44] Yaratılışındaki anlam ve amaç doğrultusunda işlevini yerine getirerek Allâh’u Teâlâ’nın sınırsız yüceliğini ve kudretini dillendirmeyen hiçbir varlık yoktur. Ancak akıl ve irade sahibi olan insan, çoğu zaman varlığının ifade ettiği anlam ve amacın dışına taşarak hareket eder ve yeryüzünü fesada uğratır. Övülmüş azınlıktan olabilmek için, Rabbimizi tesbih ederek, O’nun sınırsız kudret ve yüceliğini ikrar etmeliyiz. Hülâsa Allâh’u Teâlâ’ya münâcat duyulmadan, zikirden uzak yaşanılan bir hayat ceset mesabesinde hayatı tüketmektir.
- Bahçe sahiplerinin yoksullar aleyhine kurmuş oldukları planın boşa çıkması ve kendi tuzaklarına düşmesiyle; Rabbimizin sünnetullâhını müşahade etmekteyiz. Bu bağlamda; Kâbe’yi yıkmak isteyen Ashab-ı Fil’i, Yusuf aleyhisselâm’ı öldürmek isteyen kardeşlerini, Yusuf aleyhisselâm’a komplo kuran kadınları, Musa aleyhisselâm’ın mesajını boşa çıkarmak için mücadele eden sihirbazları ve Firavun’un akıbetini emsal olarak zikredebiliriz. Allâh’u Teâlâ’nın emirlerine ve yasaklarına aykırı hareket eden her kul ve topluluğun kendi çıkar ve menfaati doğrultusunda tasarladığı plan, yaşanan süreç sonunda tersine dönmüştür. Kıssamızda da geçtiği üzere Allâh’u Teâlâ’nın yasası tecelli etmiş, elde ettikleri mahsulden yoksulları yararlandırmak istemeyen ve onları haklarından mahrum bırakmayı amaçlayan Bahçe Sahipleri, aynı şekilde kendi mahsullerinden mahrum edilerek cezalandırılmışlardır.
- Bahçe Sahipleri arasında “ortancaları” olarak nitelendirilen kişi başından beri yapılan işin yanlışlığının farkında olmasına karşın, dünya metaını elde edebilmek uğruna zalimlerle birlikte hareket etmiştir. Bunun tabii sonucu olarak benzer felaketi yaşamıştır. Biz de benzer bir akıbeti yaşamamak için sadıklarla birlikte olup iyilik ve takva üzere yardımlaşmalıyız.
- Kıssa ile bir musibetin bin nasihatten hayırlı ve tesirli olduğunu görüyoruz. Zira kimi zaman hiçbir öğüt ve uyarının fayda etmediği insan, imtihan ve bela ile kulluk istikametine döner. Böylece kişiyi müsbet olarak değiştirmesiyle hayırlara vesile olur. Nitekim Bahçe Sahipleri de uğradıkları azap ardından hatalarını fark ederek; “Subhâne Rabbinâ” diyerek Allâh’u Teâlâ’yı tespih ediyorlar ve suçlu olduklarını kabulleniyorlar. Bizler de bir musibete maruz kaldığımızda ya da bir hata yaptığımızda suçumuzu itiraf ederek Allâh’u Teâlâ’yı tesbih ve tenzih etmeliyiz.
- Bahçe Sahipleri’nin yaklaşımı, tûl-î emel ile dünyaya müptela olan ve zenginliği amaç edinen insanın, yarına dair nasıl bir zihniyete sahip olduğunu göstermesi açısından da ibret vesikasıdır. Çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük bir mikrobun bağışıklık sistemine nüfuz etmesiyle yatağa düşen insan, her ne hikmetse yarın hastalanacağına ihtimal vermez, öleceğini bildiği halde ölümü ummaz, her çıkışın bir inişi olduğunu hiç aklına getirmez. Hayatın akışı içerisinde onca iflası, kazayı, felaketi, hastalığı, ölümü gördüğü halde bunların yarın -hatta bir an sonra- kendi başına da gelebileceğini düşünmez. Bilakis gaybın bilgisi kendi yanındaymış gibi hareket eder ve sürekli olarak geleceğe ilişkin planlar yapar.
- O gün bahçeleriyle imtihan edilen insanlar, bugün çok daha geniş bir imtihan yelpazesine sahiptir. İslâm coğrafyasında yaşanan savaşlar, sömürü, sürgün ve üzerlerine ölüm yağan insanlar, daha dün varlıklarıyla, kariyerleriyle, şehirlerinin güzellikleriyle övünmüş ve sahip olduklarına güvenmiş olabilirler. Ama yaşananların neticesinde, sahip oldukları ellerinden gitmiş bir kâse çorbaya muhtaç duruma düşmüş olabilirler. Rabbim bu akıbetten tüm Müslümanları muhafaza buyursun.
Özet
Bahçe Sahipleri kıssasıyla; kulun vahyin rehberliğine münâfi hareket ederek ve haddi aşıp azgınlaşması durumunda karşılacağı acı sonuçlar bina edilmiştir. Bununla birlikte imtihan olgusu, Allâh’u Teâlâ’nın hayata müdahil oluşu, mal üzerindeki hangi ölçüler çerçevesinde tasarrufta bulunabileceği ve mülkiyetin sınırları vurgulanmıştır. Ayrıca insanın birliktelik tesis edeceği kişiler konusunda seçici davranması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Bilhassa insan hayatının ve ictimaî yapının hangi ilkeler üzerinde şekillenmesi gerektiğine işaret edilmiştir.
Sonuç
Kıssadaki gibi, her insanın bağı bahçesi olmayabilir, lâkin kendisiyle aldanabileceği ve imtihan olacağı nimetleri vardır. Nitekim canımız, malımız, makamımız, imkânımız, bilgimiz, becerimiz, Rabbimizin lütfu ve ikramı ile sahibi yahut emanetçisi olduğumuz her şeyimiz; bu tarifin ve tanımın içine girmektedir. Bu şuur ile cimriliğin her nev’înden sakınıp; dünyanın ve içindekilerin geçici, Rabbimizin yanındakilerinin ise kalıcı olduğunu bilerek bir hayat yaşamamız gerekir.
Duâmız
Rabbimiz! Bize taşıyamayacağımız yükü yükleme. Bize, bizi helak edecek mal verip onunla imtihan etme. Bizi malın kulu ve kölesi olmaktan muhafaza eyle. Bizi kendi bahçelerimizde Bahçe Sahipleri ve Kârûn gibi müstağnileşip, kibirlenip mazlum ve mağdur insanlara yüz çevirmekten koru. Rabbim! Malı mülkü olması gereken yerde tutan, onların sevgisini kalbine koymayan bahtiyâr kullarından olmayı bizlere müyesser kıl. Allâhumme âmin.
Velhamdulillah, selâm ve duâ ile…
Minhâc Dergisi 5. Sayı | Nisan 2023 | Alaaddin Cihad