Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle…
***
Bil ki güzel yavrum! Kitâblara inanmak dîndendir,
Kişiyi Müslüman kılan îmânın temellerindendir.
***
Ey güzel yavrum! Müslüman olarak bizler, Allâh’ın indirdiği tüm kitâblara îmân ederiz. Çünkü tümü Rabbimiz Allâh’u Teâlâ’dandır. Kitâblara îmân etmek, îmânın altı rüknünden biri olup, İslâm dîninin aslındandır. Kişiyi Müslüman kılan îmânın temellerindendir. Hiçbir kimse Allâh’ın indirdiği kitâblara inanmadıkça îmân etmiş olmaz. Allâh’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Deyin ki: ‘Biz Allâh’a, bize indirilene, İbrâhîm, İsmâîl, İshâk, Ya’kûb ve Ya’kûboğullarına indirilene, Mûsâ ve Îsâ’ya verilen ile bütün diğer nebîlere Rabblerinden verilene îmân ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O’na teslim olmuş kimseleriz.” [Bakara: 2/136]
Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Îmân; Allâh’a, meleklerine, kitâblarına, rasûllerine, âhiret gününe ve hayırlısıyla şerlisiyle kadere inanmandır.” [Müslim (8); Tirmizî (2610)]
Allâh’u Teâlâ’nın kullarına kitâblar indirmesinin hikmeti, emir ve yasaklarını kullarına bildirmek yani onlara dînlerini öğretmektir. Allâh’u Teâlâ, kulluk ile mükellef kıldığı insânlığa, nelerden râzı olacağını ve nelere râzı olmayacağını bildirmiştir. Yine râzı olduklarına mükâfat olarak neler bahşedeceğini, râzı olmadıklarına ise cezâ olarak neler hazırladığını rahmetinin bir gereği olarak kullarına bildirmiştir.
Bu nedenle yavrum! Allâh’ın indirdiği tüm kitâblara, aralarında ayrım yapmadan îmân et! Sakın Allâh’ın kitâbları arasında ayrım yapan Yahûdîler ve Hristiyanlar gibi olma! Sen “indirilen kitâbların tümü rabbim Allâh’tandır” diyerek onları tasdik et! Böylelikle Allâh’ın sevgisini kazanarak Cennet ehlinden olmaya çalış. Allâh’u Teâlâ seni haktan ayırmasın.
***
İndirilen kitâblar; Tevrât, Zebûr, İncîl, Kur’ân’dır,
Her biri Rabbimizin eşsiz ve muciz kelâmındandır,
Tevrât; Mûsâ’ya, Zebûr ise Dâvûd’a indirilmiştir,
İncîl; Îsâ’ya, Kur’ân da Muhammed’e indirilmiştir,
Gönderilmiş peygamberlere salât ve selâm olsun,
Birini diğerinden ayırmaktan Allâh seni korusun,
***
Ey güzel yavrum! Allâh’u Teâlâ’nın kullarına indirdiği kitâblar, Tevrât, Zebûr, İncîl ve Kur’ân’dır. Bu kitâbların tümü Allâh’ın kelâmıdır yani O’nun sözleridir. Allâh’u Teâlâ, bir ve tek, eşsiz ve benzersiz olduğu gibi, O’nun sözleri olan kitâblar da eşsiz ve benzersizdir. O’nun sözleri gibi hiçbir söz yoktur. Bu kitâbların hükümleri ve haberleri Allâh’tandır. Hükümleri âdildir, haberleri ise doğrudur. Hiçbirine, hiçbir yönden itiraz edilemez.
Ey güzel yavrum! Tevrât; Mûsâ aleyhisselâm’a, Zebûr; Dâvûd aleyhisselâm’a, İncîl; Îsâ aleyhisselâm’a, Kur’ân da Muhammed aleyhisselâm’a indirilmiştir. Bunlardan başka İbrâhîm aleyhisselâm ile Mûsâ aleyhisselâm’a sâhifeler verilmiştir. Allâh’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Andolsun ki biz, Mûsâ’ya Kitâb’ı (Tevrât’ı) verdik ve kardeşi Hârûn’u da vezîr (yardımcı) kıldık.” [Furkân: 25/35]
“Rabbin, göklerde ve yerde olan her varlığı çok iyi bilir. Andolsun, biz nebîlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık ve Dâvûd’a da Zebûr’u verdik.” [İsrâ: 17/55]
“Onların (peygamberlerin) ardından yanlarındaki Tevrât’ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu Îsâ’yı gönderdik ve ona, içinde hidâyet ve nûr bulunan, önündeki Tevrât’ı doğrulayan ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncîl’i verdik.” [Mâide: 5/46]
“(Ey Muhammed!) Biz Kur’ân’ı, insânlara dura dura (tane tane) okuyasın diye âyet âyet ayırdık ve onu (ihtiyaca göre) peyderpey indirdik.” [İsrâ: 17/106]
“Şüphesiz bu, önceki sâhifelerde, İbrâhîm’in ve Mûsâ’nın sâhifelerinde (de) vardır.” [Alâ: 87/16-19]
Bizler, bu kitâblara ve bu kitâbların indirildiği tüm peygamberlere îmân ederiz. Çünkü kitâbları indiren de peygamberleri gönderen de Allâh’tır. Allâh’ın indirdiği kitâbları ve peygamberleri kabul etmemek, Allâh’ı inkâr etmek demektir. Bu nedenle bizler, birini diğerinden ayırt etmeden tümüne îmân ederiz. Allâh’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Rasûl, Rabbinden kendisine indirilene îmân etti, mü’minler de (îmân ettiler). Her biri; Allâh’a, meleklerine, kitâblarına ve rasûllerine îmân ettiler ve şöyle dediler: O’nun rasûllerinden hiçbirini ayırt etmeyiz.” [Bakara: 2/285]
Ey güzel yavrum! Tevrât; Mûsâ aleyhisselâm’a, Zebûr; Dâvûd aleyhisselâm’a, İncîl; Îsâ aleyhisselâm’a indirildi. Bu peygamberler vefat ettikten sonra bu kitâbların indirildiği toplumlar, kitâbları üzerinde oynama yaptılar. Bazı yerlerini çıkardılar. Bazı yerlerini değiştirdiler. Bazı şeyleri de ilâve ettiler. Oysa onlar, kitâblarını korumakla görevlendirilmişlerdi. Bu göreve, kulluklarına ve Allâh’a karşı ihânet ettiler. Allâh’u Teâlâ da bu kitâbların tümünün yürürlüğünü kaldırarak, son peygamberi, son kitâbla gönderdi. Bugün Yahûdîlerin ve Hristiyanların ellerinde olan kitâblar, aslı değiştirilmiş olan kitâblardır. Allâh katında bir geçerliliği ve kullar yanında da uygulanabilirliği yoktur. Bizler, bu kitâbların Allâh’u Teâlâ katındaki bozulmamış haline îmân ederiz. Yahûdîlerin ve Hristiyanların da son peygamber Muhammed aleyhisselâm’a ve son kitâb Kur’ân’a îmân ederek Müslüman olmaları gereklidir. Allâh’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Kim Allâh’ı, meleklerini, kitâblarını, rasûllerini ve âhiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.” [Nisâ: 4/136]
Bu nedenle yavrum! Allâh’a îmân ettiğin gibi Allâh’ın indirdiği kitâblara da îmân et! Kitâbların ve peygamberlerin arasını birbirinden asla ayırma! Gazaba uğrayan Yahûdîler ve sapıklığa dalan Hıristiyanlar gibi olmaktan Allâh’a sığın. Allâh’tan dosdoğru yolda olmayı ve O’na bu yol üzere kavuşmayı iste! Allâh seni dosdoğru yolu üzere başarılı kılsın!
***
Kur’ân, tüm insânlığa indirilen son ilâhî kitâbtır,
Allâh’ın değiştirilmekten koruduğu nurlu hitâbtır,
Kur’ân çağlar üstü, aciz kalmaktan uzak kelâmdır,
Allâh’ın hidâyet ve nûr, şifâ ve hakîkat kaynağıdır,
***
Ey güzel yavrum! Allâh’u Teâlâ’nın indirdiği günden kıyâmete kadar tüm insânlığı sorumlu tuttuğu; inanmalarını ve tâbi olmaları farz kıldığı son kitâb Kur’ân’dır. Kur’ân’ın inmeye başlamasıyla, Yahûdîler ve Hristiyanlar da dâhil olmak üzere tüm insânlık, Kur’ân’a inanmak, onun kurallarınca amel etmek ve yaşamak zorundadır. Allâh’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Müşrikler istemeseler de, dînini bütün dînlere üstün kılmak için Rasûlünü hidâyet ve hak dîn ile gönderen Allâh’tır.” [Saf: 61/9]
“Allâh, rasûlünü hidâyet ve hak dîn ile diğer bütün dînlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şâhid olarak Allâh yeter.” [Fetih: 48/28]
Bu hüküm, Muhammed aleyhisselâm’ı Kur’ân’la göndermeden önce, Tevrât’ı Mûsâ aleyhisselâm’la, Zebûr’u Dâvûd aleyhisselâm’la ve İncîl’i de Îsâ aleyhisselâm’la gönderen Allâh’u Teâlâ’nın açık bir emridir. Kitâbları indiren ve peygamberleri gönderen Allâh’ın îmân için olmazsa olmaz kıldığı bir asıldır.
Ey güzel yavrum! Kur’ân indirildiği günden kıyâmete kadar Allâh’u Teâlâ’nın koruması altındadır. Değişmekten ve değiştirilmekten korunmuştur. Allâh’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Muhakkak ki Zikr’i (Kur’ân’ı) biz indirdik ve onu koruyacak olan da biziz.” [Hicr: 15/9]
Ey güzel yavrum! Kur’ân, Allâh’ın kıyâmete kadar geçerli kıldığı ve koruyacağı kitâb olması sebebiyle çağlar üstüdür. Zamanın ya da mekânların, teknolojinin ya da bilimin ilerlemesi onu âciz bırakamaz. Hükümlerini yürürlükten kaldıramaz ve asla gereksiz kılamaz. Yetersiz göremez. Onun hükümleri tüm insânlık için haktır ve katışıksız bir adâlettir. Çünkü Kur’ân, zamanları ve mekânları, insânları ve insânların ulaştıkları bilimi ve ilerlemeyi ezelde kader olarak yazan ve zamanı geldiğinde yaratan Allâh’u Teâlâ’nın kelâmıdır.
“Kitâb’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” [Enâm: 6/38]
“Biz Kitâbı sana, her şeyin açıklayıcısı olarak indirdik.” [Nahl: 16/89]
Bu itibarla Kur’ân, hükümleri ve haberleri itibariyle tüm zamanlara ve mekânlara uygundur. Hiçbir “medeniyet ve ilericilik” söylemi, onun önüne geçirilemez. Kullar için gerekli olan her şey, Kur’ân’da bildirilmiştir.
Ey güzel yavrum! Kur’ân, hidâyet ve nûr, şifâ ve hakîkat kaynağıdır. Allâh’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Biz Kitâbı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidâyet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.” [Nahl: 16/89]
“Ey insânlar! Size Rabbinizden kesin bir delîl geldi ve size apaçık bir nûr (Kur’ân) indirdik.” [Nisâ: 4/174]
“Biz Kur’ân’dan mü’minler için şifâ ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Zâlimlerin ise Kur’ân, ancak zararını artırır.” [İsrâ: 17/82]
Her kim hidâyet olup dosdoğru yol üzere olmak istiyorsa Kur’ân’a inanmalı ve onun hükümlerince yaşamalıdır. Hakîkati ondan başka kaynaklarda aramamalıdır. Kalblerin ve bedenlerin şifâsı için önce Kur’ân’a başvurmalıdır. Onun emrettiği ve tavsiye ettiği şeyler, kullar için katışıksız yarardır. İç aydınlığıdır, huzur kaynağıdır.
Ey güzel yavrum! Kur’ân’ı bırakarak beşerin âciz sözlerine aldananlardan olma! Zâtından başka hiçbir ilâh olmayan Allâh’ın, kendisinden başka bir kitâbtan râzı olmayacağı Kur’ân’ın önüne hiçbir şeyi geçirme! Tâm bir teslimiyetle ona bağlan! Hidâyeti, doğru yolu, şifâyı, izzet ve şerefi Kur’ân’da ara! Onun hükümlerine tâbi olarak bunları elde et! Rabbim sana bunları kolay kılsın ve Kur’ân’la geçen güzel bir ömür ihsân etsin.
***
Kullar için helâl ve haramın kaynağı Kur’ân’dır,
Kur’ân ile yönetmek ve hükmetmek îmândandır,
İhtilafta ona muhâkeme olmak îmânın lazımıdır,
Zîrâ o, seni yaratan ve yaşatan Allâh’ın kelâmıdır,
***
Ey güzel yavrum! Helâl, Allâh’u Teâlâ’nın kullarına serbest bıraktığı şeylerdir. Haram ise Allâh’u Teâlâ’nın kullarına yasakladığı şeylerdir. Helâl ve haram yani serbest bırakmak ve yasaklamak, sadece Allâh’u Teâlâ’nın hakkıdır. Zîrâ kulları kim yarattı ise kullar üzerinde onun hükmü geçerli olmalıdır. Kulları yaratan hiç şüphesiz Allâh olduğuna göre, onlar üzerinde söz sâhibi olan da ancak Allâh’tır. Allâh ile birlikte hiçbir kimsenin emir ve yasaklar, helâller ve haramlar belirleme hakkı yoktur. Hâkimiyet tümüyle Allâh’a âittir. O, şöyle buyurmaktadır:
“İyi bilin ki! Yaratmak da, emretmek de O’na âittir. Âlemlerin Rabbi olan Allâh ne yücedir.” [Arâf: 7/54]
“Hüküm vermek yalnızca Allâh’a âittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye ibâdet etmemenizi emretmiştir.” [Yûsuf: 12/40]
Helâl ve haramın kaynağı, Allâh’ın Muhammed aleyhisselâm’a tebliğ etmesi, hükümlerini öğretmesi ve açıklaması için vahyettiği Kur’ân-ı Kerîm’dir. Kur’ân ile birlikte yine Rabbimizin Muhammed aleyhisselâm’a verdiği Sünnet’tir. Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Şunu iyi biliniz ki bana Kur’ân ile birlikte (onun bir) benzeri de verilmiştir.” [Ebû Dâvûd (4604); İbn Mâce (12)]
Ey güzel yavrum! Kur’ân ile yönetmek ve hükmetmek îmândandır. Çünkü Allâh’ı hâkimiyetinde birlemek, O’na inanmanın olmazsa olmaz bir gereğidir. Bu gereği yerine getirmeyen, O’na îmân etmiş sayılmaz. Kur’ân’ı indiren Allâh’tır ve Kur’ân ile yönetilmesini ve hükmedilmesini açık bir şekilde emretmiştir. O’nun hükümleriyle yönetmemek ve hükmetmemek, O’nun hâkimiyetine teslim olmamaktan, hükümlerini kabul etmemekten, beğenmemekten, yetersiz görmekten ya da bunlar gibi başka bir sebebten kaynaklanır. Oysa Allâh, hükmünde birlenmeden O’na îmân edilmiş sayılmaz. Gönderilmiş tüm peygamberler gibi Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm da Kur’ân ile hükmetmekle emrolunmuştur. Allâh’u Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:
“(Ey Muhammed!) Sana da o kitâbı hak, önündeki kitâbları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Öyleyse aralarında Allâh’ın indirdiği ile hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma.” [Mâide: 5/48]
Allâh’u Teâlâ, Kur’ân ile yönetmeyen ve hükmetmeyenler hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Her kim Allâh’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” [Mâide: 5/44]
Bu itibarla Kur’ân ile yönetmek ve hükmetmek îmândandır, bunu terk etmek ise küfre girmeyi gerektiren amellerdendir.
Ey güzel yavrum! İhtilaf edilen herhangi bir şeyde Kur’ân’a muhâkeme olmak îmânın lazımıdır. Müslümanların dünyevî yahut uhrevî olarak; büyük olsun küçük olsun, önemli olsun önemsiz olsun, her türlü ihtilaf ettikleri şeyler husûsunda Kur’ân’a muhâkeme olmaları gerekir. Çünkü bu da Allâh’ı hâkimiyetinde birlemek için lazımdır. Îmânın bir gereğidir. İhtilaf edilen herhangi bir şeyde hükmü önce Kur’ân’da aramak, bulunamadığında Sünnet’te aramak farzdır. Allâh’a ve âhiret gününe îmânın geçerli olmasının şartlarındandır. Allâh’u Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:
“Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz Allâh’a ve âhiret gününe gerçekten îmân ediyorsanız onu Allâh’a ve Rasûlü’ne (Kur’ân ve Sünnet’e) götürün; bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir. Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten îmân ettiklerini zannedenleri görmüyor musun? Bunlar, tâğûta muhâkeme olmayı istiyorlar. Oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardı. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor.” [Nisâ: 4/59-60]
Ey güzel yavrum! İndirildiği günden kıyâmete kadar tüm insânlar için helâl ve haramın kaynağı Kur’ân’dır. Kur’ân ile yönetmek, hükmetmek ve ihtilaf halinde ona muhâkeme olmak îmândandır. Müslüman bir kimsenin kendisini yaratan ve yaşatan Allâh’a karşı itaat ve teslimiyet içinde olması ve Allâh’ın kelâmı olan Kur’ân’ı kendisine hayat kitâbı yapması gerekir. Bunun dışında câhiliyeden, câhiliye yaşantısından ve câhiliyenin lanetli hükümlerinden başkası yoktur. Allâh’u Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:
“Onlar, hâlâ câhiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Yakînen bilen bir kavim için Allâh’tan daha güzel hüküm veren kim vardır?” [Mâide: 5/50]
Ey güzel yavrum! Sakın ola ki Allâh’ın kitâbı Kur’ân’dan başka bir hüküm kitâbı arama! Kur’ân’ın hükümlerine teslim ol! Helâl ve haramın kaynağı olarak sadece Kur’ân’ı kabul et! Çünkü o, seni yaratan ve yaşatan Rabbinin kitâbıdır. Kur’ân ile yönetmenin, hükmetmenin ve ihtilaf halinde ona muhâkeme olmanın hâkimiyette Allâh’ı birlemek olduğunu bil ve buna aykırı bir amelin içinde asla olma! Rabbim sana Kur’ân’la geçen güzel bir hayat ve vakti geldiğinde Kur’ân’la Allâh’a kavuşacağın mutlu bir son ihsân etsin.
Minhâc Dergisi 2. Sayı | Temmuz 2022 | Kaan Sâlih