Kitâbıyla rahmetini indiren Allâh’u Teâlâ’nın ismiyle söze başlar ve Ona hamd ederim. Salât ve selâm kalbine vahiy ilka olunan Nebimize, O’nun pak âline ve ashabına olsun.
Minhâc Dergisi’nin kıymetli okurları! Yeni sayımız Kur’ân’a adandı. Birbirinden değerli yazılarla sizlerle buluşup, istifadenize sunuldu. Elhamdulillâh.
Biz de köşemizde Kur’ân neslinin “cennet ehli” olduğunu söyleyerek, cennet ehlinin vasıflarından bazılarına değineceğiz. Yardım ve başarı Allâh’u Teâlâ’dandır.
KUR’ÂN’A SARIL
Bizler îmân ediyoruz ki; Kur’ân, Allâh’u Teâlâ’nın kullarına gönderdiği hidâyet kaynağıdır.
“Bu, kendisinde şüphe olmayan ve muttakîler için hidâyet kaynağı olan bir kitâbtır.” [Bakara: 2/2]
Hangi kavim, Kur’ân’a sarılırsa Allâh’u Teâlâ onları yükseltir, hangi kavim de Kur’ân’a sırt çevirirse Allâh’u Teâlâ onları alçaltır.
“Allâh, bu Kur’ân’la bazı kavimleri yükseltir, bazılarını da alçaltır.” [Müslim]
Şimdi ey zamane kötülüklerinden şikâyet eden kardeşim! Bil ki! Zamanlar da insânlar da değişir. Ancak Allâh’u Teâlâ’nın bizlere hidâyet kaynağı olarak gönderdiği kitâb değişmez ve değiştirilemez.
“Muhakkak ki zikri (Kur’ân’ı) biz indirdik ve elbette koruyacak olan da biziz.” [Hicr: 15/9]
Dünden bugüne Rabbimizin kitâbı kendisine uyanları yükseltmeye devam ediyor ve devam edecek. Kur’ân’a uyan nesiller kazandılar ve kazanacaklar.
Ey kardeşim! Sen de Rabbinin rızasını kazanmak ve cennet ehli olmak istiyorsan, Kur’ân’a sarıl, O’nu öğren ve O’nu yaşa.
KUR’ÂN NESLİ
Kur’ân nesli, Rabbimizin kelâmına, îmân eden nesildir. O nesil ki; “kitâbımız Kur’ân’dır” diyerek kitâba îmânı sadece dillere hasretmez. Bilakis Kur’ân nesli, Kur’ân’a îmân ettikten sonra tüm doğruları O’ndan öğrenip, tüm yanlışları da O’nunla reddeden nesildir.
Kur’ân nesli, Kur’ân’ı raf kitâbı yapmayan nesildir. O nesil ki; O’nu belirli günlere ve gecelere, belirli yerlere ve zamanlara ait kılmaz. O’nu hayatın tümünde “kılavuz kitâb” olarak görür. O’nu hayatı boyunca okur ve okutur; anlar ve anlatır.
Kur’ân nesli, dünyevî ve uhrevî kurtuluşu Kur’ân’da arayan ve bulan nesildir. O nesil ki; her zaman ve her mekânda insânlığı kurtuluşa çağırır. Hiç şüphesiz ki; dün olduğu gibi bugünde, ümmetimizin ve insânlığın Kur’ân’ın pak nesillerine ihtiyacı var. Rabbim onları görebilmeyi, onlardan olabilmeyi, onlara hizmet edebilmeyi bizlere nasip eylesin. Allâhumme âmin.
KUR’ÂN NESLİ, CENNET EHLİDİR
Kur’ân nesli, Rabbimizin rızasına eren, “cennet ehli” nesildir. Kur’ân’a îmân etmeyenler, O’na îmân ettiğini söyleyip O’nu önemsemeyenler, O’nun hakikatlerini öğrenmeyip O’ndan yüz çevirenler de “cennet ehli” olamazlar.
Kur’ân, kendisine inanılmasını, emirlerinin ve nehiylerinin hayat yapılmasını bizlerden bekler. Hayat yapanların lehinde bir şahit ve hüccet olurken, inandığını söyleseler bile hayat yapmayanların da aleyhine bir şahit ve hüccet olur.
“Kur’ân, lehinde veya aleyhinde bir hüccettir.” [Müslim]
Ehlullâh olan Allâh’ın has kulları Kur’ân’ın ehli olduklarından; Kur’ân, kıyamet günü onlara şefaat edecektir.
“Kur’ân okuyun. Zira O, kıyamet gününde Kur’ân ehline şefaat edecektir.” [Müslim]
Kur’ân nesli, Kur’ân’ı satırlardan sadırlara, oradan da hayata taşıyan nesildir. O nesil, insânlığın rehber neslidir. İmametin ve hilafetin öncüleri o nesilden çıkmıştır. Onlar, Kur’ân’ı yaşamışlar ve yaşatmışlardır. İşte bu nesil, Kur’ân’ın lehine şahitlik eden, O’nun şefaatine nail olacak olan “cennet ehli” nesildir. Ne mutlu Firdevs’in sakinlerine! Ne mutlu orada ebedi kalanlara!
“Muhakkak ki îmân edip, salih amel işleyenlerin konakları Firdevs cennetleridir. Orada temelli kalırlar ve hiç ayrılmak istemezler.” [Kehf: 18/107-108]
CENNET EHLİ
Cennet, îmân edip salih ameller işleyen, Rabbinin rızası için mücadele edip, yorulanlara verilen ebedî ödüldür. Hayatı dünya hayatından ibaret sayan, hiçbir uhrevî çabası olmayan, sürekli dünyanın peşinden koşan, hayatı oyun ve eğlence sanan, ibâdetleri yapmayıp zevklerinin peşinden koşan insânların cennetten nasipleri yoktur.
“Rablerinden korkup sakınanlar, bölük bölük cennete sevk edilirler. Nihâyet oraya vardıklarında kapıları açılır ve (cennet) bekçileri onlara der ki: “Selâm olsun size, tertemiz olarak geldiniz. Artık ebedîyen kalıcılar olarak oraya girin. (Cennet ehli) derler ki: ‘Bize olan vaadine sadık kalan ve cennetten neresini dilersek konmak üzere bizi cennete vâris kılan Allâh’a hamdolsun. Sâlih amel işleyenlerin mükafatı ne güzeldir’.” [Zümer: 39/73-74]
Cennet, Rabbimizin rızasının, rahmetinin, ikramının olduğu yerdir. Insân, Rabbinin rızasını kazanmadan, O’nun rahmetine ermeden, ikramlarına nasıl ulaşabilir? Rızaya ve rahmete ererek cenneti hak eden cennet ehlinin belirli vasıfları vardır.
Onlardan bazılarına değinirsek:
Cennet ehli, Kur’ân’a îmân edip, Rabbini birleyendir. Allâh’tan gelen hidâyet ile kula ihsan olunan tevhîdi bir îmân kul için en değerli ikramdır. Cennet ehli, bu ikrama dünyada nail olmuşken, ahirette ise bu ikramın ikramlarına nail olacaktır.
“Biz, o (cennet ehlinin) göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: ‘Bizi buna eriştiren Allâh’a hamdolsun. Şayet Allâh, bize hidâyet etmeseydi; biz, doğruya eremeyecektik. Andolsun, Rabbimizin (tevhîd) elçileri hak ile geldiler.’ Onlara: ‘İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir’ diye seslenilecek.” [A’râf: 7/43]
Cennet ehli, ticaret ehlidir. Onlar, Rablerine canlarını ve mallarını satanlardır. Canlar ve mallar dünyevî ikramlar olup, Rabbimizdendir. Îmân ehli, ikram ve basiret ehli olarak Allâh’ın olanı yine O’na sunar. Geçici olanları verir, ebedî olanı alır.
“Allâh, Mü’minlerden cennet karşılığında canlarını ve mallarını satın almıştır.” [Tevbe: 9/111]
Cennet ehli, kıyam ehlidir. Onlar, Allâh yolunda, Allâh için uykusuz kalanlardır. Rabbini razı etmek için gecesini gündüzüne katanlara ne mutlu! Cennet, uykusuzluk diyarıdır, orada uyku yok. Dünyada uykularını terk edenlere, ebedî uykusuzluk verilecek. Allâh’u ekber! Çalışanlar bunun için çalışsınlar, kazananlara ne mutlu!
“Onların yanları yataklarından uzaklaşır. Korku ve ümit ile Rablerine yalvarırlar. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan Allâh yolunda harcarlar.” [Secde: 32/16]
Cennet ehli, sabır ehlidir. Onlar, Allâh için sabredenlerdir. Mükafatın büyüklüğü belanın büyüklüğü kadardır. Başına gelenlere Allâh için sabredip, karşılığını Rabbinden umana, Rabbimiz sabredenlere verdiği nimetlerden verecektir. Onlar ki; îmân etmişler, salih ameller yapmışlar, hakkı ve sabrı tavsiye etmişlerdir. Onlardır, insânlar hüsrana uğradığında ziyan etmeyenler. Onlardır, insânlar helak olduğunda kazananlar. Rabbimiz onları sevmiş ve onlardan razı olmuştur. Ne mutlu sâbirlere! Ne mutlu sabbarlara!
“Asra andolsun ki, insân gerçekten ziyandadır. Ancak, îmân edip, sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesna. (Onlar, ziyanda değillerdir.)” [Asr: 103/1-3]
Cennet ehli, muhabbet ehlidir. Onlar, Rabbimizin sevdiklerini sevenlerdir. Alemlere rahmet olan Nebimiz aleyhisselâm; “kişi sevdiğiyle beraberdir” [Buhari] buyurmuştur. Başta Nebimiz aleyhisselâm olmak üzere; tüm tevhîd elçilerini ve onlara tâbi olan sâlihleri seven kişi, cennette sevdiklerine kavuşacaktır. Onları sevenler onların haline bürünmüşlerdir. Sevdiklerinin haline bürüneni de Rabbimiz sever. Kul, Allâh’ın razı olduklarını Allâh için severse, dünyada onlarla birlikte olamasa da ebedî cennet hayatında onlarla arkadaş olacaktır.
“Her kim, Allâh’a ve Rasûl’e itaat ederse; işte onlar, Allâh’ın kendilerine nimetler verdiği, nebiler, sıddıklar, şehidler ve sâlihlerle beraberdirler. Onlar, ne güzel arkadaştırlar.” [Nisâ: 4/69]
Cennet ehli, îmân ve istikamet ehlidir. Onlar, Allâh’ı Rab, İslâm’ı dîn, Muhammed aleyhisselâm’ı Rasûl olarak kabul edenlerdir. Rabbimiz birdir. Dînimiz birdir. Tüm peygamberlere îmân edenler olarak, son nebinin ümmetiyiz biz. Her kim ki bu zikredenlerin ehli olursa, cennet ona vacip olur. Böyle buyurdu konuştuğu vahiy olan Nebimiz aleyhisselâm:
“Kim, Allâh’ı rab, İslâm’ı dîn, Muhammed’i Rasûl olarak kabul etmeye razı oldum derse, o kişiye cennet vacip olur.” [Müslim]
Bu müjde, ehli için büyük bir müjdedir. Bu müjdeyle müjdelenenler, önünde bulacaklarından korkmayacakları gibi, arkalarında bıraktıkları içinde hüzne kapılmayacaklardır.
“Şüphesiz ‘Rabbimiz Allâh’tır’ deyip sonra dosdoğru bir istikâmet tutturanlar var ya, işte onların üzerine (ölüm anında) melekler iner (ve derler ki:) “Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vaad olunan cennetle sevinin.” [Fussilet: 41/30]
Cennet ehli, zikir ehlidir. Onlar, insânlarla beraberken de yalnız kaldıklarında da Rablerini zikredip, O’ndan haşyet duyanlardır. Ey Allâh’ın kulu! Rabbini çok ananlara çok büyük mükafatlar var. Sen de Rabbini öyle çok an ki; anlamayanlar sana dil uzatıp, “mecnun” ya da “riyakâr” deseler bile, sözlere ve söyleyenlere aldırma ve onlarla tartışma. Sen işine bak. Rabbini yücelt. Bil ki! Münafıklar, Allâh’ı çok az anarlar. Onlar, alevli ateşin ehlidir. Cennetin varisleri ise Rablerini çokça zikreden ve zikirle ferahlayanlardır.
“Allâh’ı çok zikreden erkekler ve kadınlar var ya işte Allâh onlar için mağfiret ve büyük mükafat hazırlamıştır.” [Ahzâb: 33/35]
Cennet ehli, itaat ehlidir. Onlar, Allâh’a ve Rasûl’e itaat edenlerdir. Bil ki! Nebimiz aleyhisselâm, kendi nefsinden değil, ilahî vahye göre hareket etmiştir. Bundandır ki; Nebimize itaat, Rabbimize itaattir.
“Kim, Rasûl’e itaat ederse, Allâh’a itaat etmiş olur.” [Nisâ: 4/80]
Bizler de Kur’ân’a ve Sünnet’e îmân edenleriz. Rasûlümüze Kur’ân gibi Sünnett’e verilmiştir.
“Şunu iyi biliniz ki, bana Kur’ân ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun! Koltuğuna kurulan tok bir adamın size: “Sadece şu Kur’ân lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!” diyeceği günler yakındır.” [Ebu Davud, Tirmizi]
Bizler; Kur’ân’a itaati Allâh’a itaat, Sünnet’e uymayı da Rasûl’e itaat olarak görenleriz. Îmân ediyoruz ki; azaptan korunmak ve altlarından ırmaklar akan cennetlere girmek için; Kur’ân’la birlikte Sünnet’i de öğrenip, yaşamak gerekir.
“Kim, Allâh’a ve Rasûl’e itaat ederse, Allâh onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Her kim de (Allâh’a ve Rasûl’e itaatten) yüz çevirirse, onu elim bir azabla azablandırır.” [Fetih: 48/17]
Cennet ehli, infak ehlidir. Onlar, Allâh yolunda gece ve gündüz, gizli ve açık infak edenlerdir. Rabbimiz cömerttir, cömertleri ve muhsinleri sever. Onlara ikramda ve ihsanda bulunur. Az bile olsa malından vermek ateşten korunmaya vesiledir.
Nebimiz aleyhisselâm; “yarım hurma ile dahi olsa kendinizi ateşten koruyun” [Buhari, Müslim] buyurarak ümmetine nasihat etmişken, cimrilik hastalığına yakalananları da; “sadaka, maldan azaltmaz” [Müslim] diyerek ikaz etmiştir. Evet, mal zahiren azalsa bile, bereketi ile çoğalır. İnfak edilenler, fanî dünyadan bakî ahirete yollanılanlardır. Mal sahipleri öldüklerinde tüm mallarını kaybederler. Ancak Allâh yolunda infak edenler, öldüklerinde önlerinde karşılığını fazlasıyla bulacaklardır.
“Mallarını gece, gündüz; gizli, açık infak eden kimselerin, Rableri katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” [Bakara: 2/274]
Cennet ehli, ittika ehlidir. Onlar, Allâh’u Teâlâ’dan hakkıyla korkanlardır. Kur’ân, muttakîlere hidâyet kaynağıyken, muttakîler güzel akibetin sahipleridir. Onlaradır, cennet yurdu. Onlaradır, Rablerinin rızası ve cemâli. Onlaradır, gözlerin görmediği, akılların hayal dahi edemediği nimetler, hepsi onlara.
Takva ehli, İslâm’ın güzel ahlakını yaşayandır. O’dur, takva libasını kuşanan. O’dur, takva azığıyla yol alan. Rabbimiz, ondan razıyken; O da Rabbimizden razıdır. Selâm yurdu olan cennet onun gibiler için hazırlanmıştır.
“Rabbinizin mağfiretine ve genişliği yerler ve gökler arası olan cennete koşun. O, takva sahipleri için hazırlanmıştır.” [Â-li İmrân: 3/133]
…
Ey Kardeşim!
Bil ki! Cennet, ebedî mutluluğa kavuşan saîdlerin yurdudur.
“(Ebedi mutlu olan) saîdlere gelince; onlar gökler ve yer durdukça ebedî olarak cennettedirler. Rabbinin dilemesi müstesna. (Bu) bitmeyen, sürekli bir armağandır.” [Hûd: 11/108]
“Allâh onlara süresiz kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur.” [Tevbe: 9/89]
Şakilerse bu fanî dünyadan nasiplerini alanlar olarak, ebedî cennetten nasipsiz olanlardır.
“Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli, kurtuluşa erenlerdir.” [Haşr: 59/20]
Değerli kardeşim!
Kurtuluşa eren ve umduklarına kavuşan saîdlerin vasıfları çoktur. Biz bu yazımızda onların vasıflarından bazılarını zikrettik. Ancak burada yazılanların ehli olabilmek bile -biiznillâh- bizleri “cennet ehli” olmaya götürecektir. Tabi ki sen daha fazla bilgi istiyorsan; cennet ehlinin diğer vasıflarını Kur’ân’dan ve hadislerden araştırıp, konuyla ilgili yazılan kitâbları da okuyabilirsin. Ararsan birçok hakikati bulacaksın.
Ara ve bul! Bul ve uy! Uy ve kurtul!
Kurtuluşa eren, “cennet ehli” kardeşlerime selâm ve dua ile…
Minhâc Dergisi 2. Sayı | Temmuz 2022 | Hakan Emin