Günlerden bir gün kucağıma oturan minik kızım minicik elini gömleğimin düğmesine götürerek “bu ne?” diye sordu.
O günlerde “bu ne?” cümlesi onun en değerli cümlesi gibiydi. Her neye gözü takılsa ve eli gitse hemen bizlere yönelttiği cümle; “bu ne?” idi.
Aslında onun bu cümleciği bizleri sıkmıyor, bilakis daha bir keyiflendiriyordu. Yeni gözünü açtığı dünyayı tanımaya çalışan minicik yavrumuza etraftakileri tanıtıyor ve yeni dünyadan bahsediyorduk. Onun için “bu ne?” sorusunu sormak ve cevabını beklemek bir oyun gibiydi ve biz bu oyunu onunla birlikte her gün oynuyorduk.
Gömleğimin düğmesini gösterip; “bu ne?” dediğinde yine keyif almış bir baba olarak; “o, düğme kızım!” dedim.
Ardından bir sonraki düğmeyi göstererek tekrar sordu:
“Bu ne?”
Ben tekrar; “o, düğme..!” dedim.
Hemen diğer düğmeye geçti ve tekrar sordu:
“Bu ne?”
Ben tekrar; “…düğme..!” dedim.
O, yukardan aşağıya teker teker gömleğimin düğmelerini soruyordu:
“Bu ne?”
“Bu ne?”
…
Ben de her seferinde aynı cevabı veriyordum:
“O, düğme kızım!”
“O, düğme..!”
…
“Bu ne?” oyununda bugün düğmeyi öğreniyorduk.
Kızım gömleğimin son düğmesine gelince sustu ve sormadı. Anlaşılan “bu ne?” sırası bana geçmişti.
Bu seferde ben sordum:
“Kızım, bu ne?”
Sanki kırk yıldır biliyormuş edasıyla cevap verdi:
“Düğme.”
…
Değerli anneler ve babalar!
Ey ümmetin evlatlarını yetiştirecek muallimler ve muallimeler!
Biliniz ki evlatlarımız, bizler için birer imtihan vesilesidir. Tüm imtihanlardan olduğu gibi, yine evlat imtihanından da yüzümüzün akıyla geçmemiz gerekiyor. Bu imtihanlardan yüzümüzün akıyla geçebilmek için de elbette belirli özellikler var; “sabır” ise onlardan sadece bir tanesi.
Sabır, bir Müslüman’ın en önemli vasıflarından, en değerli özelliklerindendir.
Çünkü bu fani dünya, sabır dünyasıdır. Bizler de sabır dünyasında imtihan gereği bulunanlar olarak sabredenlerden olacağız ki; Rabbimiz, sabredenleri seviyor ve sabredenlerle birlikte…
Bizler de bir imtihan gereği olarak bizlere emanet edilen yavrularımıza karşı da sabırlı olacağız, sabrı kuşanacağız.
Bu sabır, bazen onlara bir şeyleri öğretiyorken olacağı gibi; bazen yaptıkları bir yaramazlık karşısında olacak. Yine bazen hasta olduklarında olurken; bazen de kişisel ihtiyaçlarını giderirken olacak…
Ama gözlerimizin nuru, kalplerimiz meyvesi olan evlatlarımızla “sabır imtihanımız” sürekli ve sürekli devam edecek; bir düğmeden diğerine geçer gibi…
Onlar büyüseler de, onların çocukları için de imtihanlar hiç bitmeyecek, belki daha da büyüyecek…
Bizler de zamanlar ve mekanlar değişse de “sabir” hatta “sabbar” olmaya devam edeceğiz, devam etmeliyiz…
Sabredenlere selâm ve dua ile…
Minhâc Dergisi 1. Sayı | Nisan 2022 | Hakan Emin.