«
  1. Anasayfa
  2. 11. SAYI / EKİM 2024
  3. Ümmet ve Ülfet

Ümmet ve Ülfet

ONUR

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u Teâlâ’nın ismiyle…

Hamd, İslâm ümmetine kardeşliği emreden, el-Velî olan Allâh’u Teâlâ’ya mahsustur. Muhabbete çağırıp, kin ve nefretten sakındıran, kardeşliği ve ülfeti koruyan Rasûlullâh’a, âline ve ashâbına salât ve selâm olsun.

Değerli okuyucu! İslâm toplumunun en çok ihtiyaç duyduğu şey birlik ve berâberlik içinde olmaktır. Hattâ bu sâdece İslâm ümmeti için değil her insan, ülke ve toplum için böyledir. Ayakta durma temeli ve başarı kaynağıdır.

Özellikle küfrün hâkim olduğu, fitnenin virüs gibi yayıldığı bu dönemde ülfeti koruyup kardeşliği ayakta tutmak neredeyse imkânsız gibi görünüyor. Fakat şunu bilmelisiniz ki, bu felâketin en büyük sebebi bilhassa ümmetin zamanında ayrılıp paramparça olmasındandır.

Ne yazık ki özellikle asrımızda ümmetin uyum içinde hareket etmesi gerekiyorken, her meselede kendini hak olarak görüp ayrı durmayı tercih eden gruplar türüyor. En ufak ihtilaftan dolayı ayrılığa düşülebiliyor.

Minhâc Dergi’si olarak bu sayımızı ülfet kavramına ayırdık. Rabbimizden niyâzımız; bu yazımızla, ülfetin, dostluğun ve beraberliğin ehemmiyetini idrâk ederek bir olmak için gayret etmektir.

Yardım ve başarı Allâh’u Teâlâ’dandır.

Müslümanları Ayıran Düşmanlar

Öncelikle hatırlamamız gerekir ki İslâm dîninde insanlar ikiye ayrılır. Allâh’u Teâlâ’yı Tevhîd eden Müslümanlar ve Allâh’u Teâlâ’ya isyân eden kâfirler. Müslümanlara dost kâfirlere ise düşman olmak ile emrolunmuşuzdur.

“Her kim Allâh’a, meleklerine, elçilerine, Cibrîl’e ve Mikâil’e düşman ise, artık şüphesiz Allâh da kâfirlerin düşmanıdır.” [Bakarâ: 2/98]

En büyük düşman olan şeytan ise karşı saftadır. O binlerce yıllık hayâtını sâdece tek bir amaç için adamıştır. Onun amacı Müslümanlar’ı ayırıp istikâmetten alıkoymaktır. Bunu elde edebilmek için cinleri ve insanları safına çekip bizlere zarar verecek saldırılar düzenler.

“Ey insanlar! Yeryüzündeki helâl ve temiz nîmetlerden yiyin. Şeytanın adımları ardınca gitmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.” [Bakara: 2/168]

Geçmişte de olduğu gibi kâfirler bugün de Müslümanlar’ı asıl amaçlarından alıkoyup boş işlere sürüklemekte başarılı oluyorlar. İslâm hâkimiyeti için çalışmak yerine  insanlara hak ve  bâtıl ayrımını ispatlamakla uğraşıyoruz. Akîdemizi koruyacağımız yerde fıkhî ihtilâflar ayrılık sebebi olmuştur. Şeytan ve ordusu kalplerimize ayrılık ve düşmanlık tohumları ekmişler ve yıllardır kurdukları uyutma planı şuan Müslümanlar arasında kök salmıştır.

İslâm dünyâya hâkim olduğunda kâfirler artık istedikleri gibi hükmedemeyecekler ve zulümlerini sürdüremeyecekler. Bu ise şeytan için büyük bir yenilgidir. Çünkü dünyâda adâlet olursa ve İslâm dîninin izzeti ortaya çıkarsa, insanlar huzur içinde Allâh’u Teâlâ’ya ibâdet ederler. Akın akın güce tâbî olup İslâm’a teslim olurlar, hak dînin İslâm olduğu anlaşılır. Bunları şeytan ve ordusu bildikleri için asıllarımıza saldırıp İslâm dînini pasifleştirmek için çabalamaktadırlar. Allâh’u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Zulüm ve baskı tamâmen ortadan kalkıncaya ve hâkimiyet sâdece Allâh’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer haksızlıklara son verirlerse, artık zâlimlerden başkasına düşmanlık yoktur.” [Bakara: 2/193]

Ülfetin Önemi

Müslüman ordusu cem olarak güçlenir. Cemâat olmak Nebî’nin (sallallâhu aleyhi ve sellem) en önemli ve ilk sünnetlerinden biridir. Dâvet döneminde ilk olarak insanları Tevhîd üzere cem etmiştir. Cemâat ve kardeşlik büyüdükçe faaliyetler büyümüştür. Her ne olursa olsun sahâbe-i kirâm ülfeti korumuş ve kendilerinden önce birliği ve kardeşlerini düşünmüşlerdir. Bir babanın çocuğunu doyurduğu gibi kardeşini doyurmuş ve bir annenin merhameti gibi kardeşlerine merhametli davranmışlardır.

Onlar biliyorlardı ki birlikte yürürlerse Allâh’u Teâlâ onlardan râzı olup onlara yardım edecektir. Nitekim Allâh’u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ey mü’minler! Hepiniz birlikte Allâh’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allâh’ın size olan şu nîmetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız; derken Allâh kalplerinizi kaynaştırdı da O’nun bu nîmeti sâyesinde kardeş oldunuz.” [Âl-i imrân: 3/103]

Ebu Hureyre’den (radiyallâhu anh) rivâyet edildiğine göre Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Mü’min arabulucu, kaynaştırıcıdır. Geçinemeyen ve kendisiyle geçinilmeyen de hayır yoktur” [Müsned]

Buna benzer bir hadiste Câbir bin Abdullâh’tan (radiyallâhu anh) şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Mü’min geçinebilen ve kendisiyle geçinilebilendir. Geçinemeyen ve kendisiyle geçinilemeyen de hayır yoktur. İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olanıdır.”[Dârekutnî]

Tahtadan oklar bir araya gelip bir demet hâlini aldığında, kuvvetli bir deliyürek bile azmetse onları kıramaz, oklar âdetâ çelikleşir. Fakat ayrı gayrı düştükleri takdirde, zayıflığa ve kırılmaya mahkûmdurlar. İnsanlar da velev ki kâfir olsun birleştiğinde güç kazanır. Allâh’u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Allâh’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız ve kuvvetiniz elden gider. Sabredin; Allâh sabredenlerle beraberdir.” [Enfâl: 8/46]

Abdullâh bin Mes’ûd (radiyallâhu anh) demiştir ki: “Ey insanlar itâat ve cemâate sımsıkı sarılın. Şüphesiz ki cemâat Allâh’u Teâlâ’nın kendisine sarılmamızı emrettiği ipidir. Cemâat içerisinde size kötü gelen bir şey, ayrı gayrılıkta hoş gördüklerinizden daha hayırlıdır. [Taberânî]

İbni Teymiyye rahimehullâh şöyle der: “Bâzı âlimler der ki: Âlimlerin icmâsı kesin bir hüccet, ihtilâfları ise geniş bir rahmettir.” [Mecmûu’l Fetava]

Âlimlerin ihtilâfları insanların arasını ayıracak sebepler olmamalıdır. Bilakis bu Allâh’u Teâlâ’nın geniş rahmetindendir. Ehl-i Sünnet âlimlerimiz ancak saygı ile anılmalıdır. Görüşlerine ve usullerine yorum yapmak çerez akıllı insanların işi değildir. Devlerin kavgalarına karışan cüceler ezilmeye mahkûmdur. Bu sebeple bizler sâdece onların ilminden faydalanıp, yapmış olabilecekleri hatâları Allâh’u Teâlâ’ya havâle etmemiz gerekir.

Ülfeti Kapsayan Diğer Naslar

Bizler kardeşliğin önemini anlatan ve parçalanıp bölünmekten sakındıran âyetleri ve hadisleri saymakla bitiremeyiz. Hatırlatmak amacıyla bâzılarını zikredelim:

Allâh’u Teâlâ, Kurân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur: “Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrışmış olanlar var ya! Senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur.” [En’âm: 6/159]

“Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançllık yüzünden anlaşmazlığa düşerler.” [Bakarâ: 2/213]

“Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler. Hâlbuki onlara, ancak dîni Allâh’a hâs kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dîndir.” [Beyyine: 98/4-5]

“Şüphesiz Allâh katında dîn İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındakı ihtirâs ve aşırılık tüzünden ayrılığa düştüler.” [Âl-i İmrân: 3/19]

Bunlar Allâh’u Teâlâ’nın apaçık emirleri ve uyarılarıdır. Bunlara uymak her Müslüman üzerine farzı ayn dır. Cemâati korumak İslâm’ın en büyük meselelerindendir. Bölünmemek, İslâm’ın en temel, en mühim meselelerindendir. Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurmuştur ki: “Cemâate sarılın. Zira Allâh’ın eli cemâat üzerindedir.” [Tirmîzi] ve “Kim cemâatten ayrılırsa Cehennem’e girer.” [Tirmîzî]

Bir diğer hadiste Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan biri hâriç hepsi Cehennem’de olacaktır.” buyurmuş. Ashâb sormuşlar: “Yâ Rasûlallâh, kimdir onlar?” Şöyle cevap vermiş: “Benim sünnetimden şaşmayanlar kurtulanlardan olacaktır! Yâni Ehl-i Sünnet ve Cemâat mensuplarıdır.” [Tirmîzî]

Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem bu konu hakında bir çok tavsiyede bulunmuştur ve cemâat olmamızı bizlere emretmiştir.

Hâtime

Değerli okuyucular! Cemâatte rahmet vardır, ayrılıkta ise azap. Aynı yolda olup farklı araçlarda ilerlemek sâdece güçsüzlüğe sebep olur. Müslümanlar birbirlerine karşı daha sabırlı ve merhametli davranarak ülfeti korumaları gerekir. Mâzîde yaşanan tatsızlıklara bir çizgi çekip daha büyük hedefler uğrunda tekrar birleşilmesi ve yeni bir sayfa açılmalıdır. Ümmete faydalı olmak niyetiyle bu daha hayırlıdır. Aksi taktirde fırkalaşmış gruplar sürekli kâfirlerin maddi ve mânevi esâreti altında mahkûm kalmaya devam ederler. Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların tuzaklarına kanmaları an meselesi olur.

“Mü’minler ancak kardeştir. O halde kardeşlerinizin arasını düzeltin” [Hucurât: 49/1

Kardeşliği koruyan birlikse düşmanın fitne oklarına karşı set olur ve bataklığa düşmüş insanları çekip kurtarır. Nebî (sallallâhu aleyhi ve sellem) son hutbesinde dâhi bizleri fırkalaşmaktan sakındırmış ve cemâat olmayı emretmiştir. Rabbimiz bu hususta şöyle buyurmuştur: “Allâh’tan korkun ve aranızı düzeltin.” [Enfâl: 8/1]

Duâ:

Rabbim! Ülfet içinde cem olup izzetli bir toplum oluşturmamızda bizlere yardım et! Kâfirlerin kötü niyetli saldırılarına karşı gözümüzü açık tut ve onlara fırsat verme! Rabbim! Kardeşliğimizden râzı ol ve bizleri Cennet’e cem olarak kabul et! Allâhumme âmîn…

Bir sonraki yazımızda buluşmak ümidiyle, sizleri Allâh’u Teâlâ’ya emânet ediyoruz.

Minhâc Dergisi 11. Sayı | Ekim 2024 | Erdem Onur

 

 

Bir Cevap Yaz