«
  1. Anasayfa
  2. 3. SAYI / EKİM 2022
  3. Nedir Bu Katkı Maddeleri?

Nedir Bu Katkı Maddeleri?

OLCAY

Minhâc Dergisi “Sağlıklı Yaşamalıyız” köşesinden siz değerli okurlarıma yeni bir sayıda ulaşmış olmaktan duyduğum memnuniyetimi belli etmeden söze başlamak istemedim. Her zaman olması gerektiği gibi önce benim ve sizlerin de Rabbi olan yüce Allah’a hamd edip sonra da sizleri selâmların en güzeli olan Allah’ın selâmıyla selâmlamak isterim.

Esselâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berakatuhu.

Değerli okurlarım! Her araştırmamda olduğu gibi bu sayımızda da siz değerli ebeveynlerimizi ve biricik nesillerimizi bilinçlendirmek amacı ile daha sağlıklı ve izzetli nesiller yetiştirip günümüzdeki ismini dahi telaffuz edemediğimiz hastalıklardan en hafif hasarla da olsa kurtulup, bu sayede yüce Allah’ın rızasını kazanabilmem adına çok önemli birkaç konuyu kısa kısa ele almak istedim. Sağlıklı ve sağlıksız beslenmenin nesiller üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini, kişilerin ahlâkî ve karakteristik yapılarına nasıl bir sonuca sebebiyet verdiğini inceledim. 

İlk olarak içeriğinde haram şüphesi bulunan gıdaların kişiyi adım adım, içten içe çürüterek helallerden ve bununla birlikte haktan uzaklaştırıp dünyasının ve ahiretinin zelil olmasına sebebiyet verir; verebilir. Tebe-i tabiinin büyüklerinden olan ünlü İslâm alimi Süfyân es Sevri (rahmetullahi aleyh), şöyle ifade ediyor: Kişinin dindarlığı gıdasının helalliği nispetindedir.” 

Bununla birlikte bizi çok yakından ilgilendiren lâkin gerektiği kadar önem göstermediğimiz günümüz bakkal, manav ve market alışverişlerimizin kısaca ambalajlı tüm endüstriyel ürünlerin neredeyse yüzde yüzünde karşımıza çıkan (eminim ki hemen hemen hiçbirimizin farkında dahi olmadığı) veyahut bir yerlerden kulağımıza ilişip ne olduğunu dahi anlayamadığımız yada duyup da önemsemediğimiz sağlığımızı sadece tehdit etmekle kalmayıp, daha ileriye gidip hayatımıza kasıt eden kimyasallar ve (E) maddeleri örneğin (E407), (E330) ve bunlara benzer Sağlık Bakanlığı tarafından da yasal olarak  tüzüğe uygun gıda ürünlerinde kullanılmasına izin verilen dayanıklılığı attırmak amaçlı bazı  kimyasallar gibi yüzlerce endüstriyel gıdalarda “ gıda koruyucuları” adı altında kullanılan ve bunlara benzeyen ilk bakışta masumca görünen fakat zehir kadar tehlikeli olan hatta hayatımızla oynayacak kadar tehlikeli, olan bu ürünleri şimdi siz değerli okurlarıma faydası olacağını düşündüğüm ve bizleri bilinçlendireceğine inandığım “Nedir Bu Katkı Maddeleri” başlığı adı altında sizlere sunacağım.

Gelin şimdi hep birlikte küçük bir hayal kuralım. Kavurucu yaz sıcaklarında olduğumuzu düşünelim. Susadığımızda çoğumuzun aklına ilk tercih edilmesi gereken içme suyu ve maden suyuyken bunların dışında soğuk herhangi bir içecek olarak en basitinden ne gelir? “Buz gibi meyve suları ve buz gibi gazozlar gelir tabi ki de” dediğinizi duyar gibiyim, oysaki yıllarca biz tüketicilere bitkisel ve çok sağlıklıymış gibi algı oluşturulan saf meyve suları gibi görünen hemen hemen hepimizin evlerinin yakınında bulunan halk marketlerinde kolayca bulabileceğimiz, hatta çocuklarımızın dahi istediği zaman kolayca satın alabileceği ve yavrularımıza bir an bile düşünmeden gönül rahatlığıyla içirdiğimiz bir meyve suyunun üzerindeki içerik yazısını hiçbir değişiklik yapmadan inceleyelim. Başlık büyük harflerle aynen şöyle başlıyor; “ŞEFTALİ AROMALI İÇECEK”

Biz bu yazıyı okuduğumuzda nasıl anlarız? İlk akla gelen şeftali meyvesinden sıkma yöntemi ile elde edilmiş şeftalinin suyudur değil mi? Maalesef evet, sonrasında da başlığın altındaki açıklama bölümünde neler yazıyor bir bakalım. Meyveden ya da suyundan eser var mı acaba?

Su ve asitlik düzenleyici (sitrik asit E330).

Tatlandırıcılar: (Sodyum siklamat E952, sodyum sekarin E954 asesülfam KE950, aspa am E951).

Anti oksidan: (E306 E304, E300).

Renklendiriciler: (Carmoisine, E1222, pea gereen E142, karamel E150 sunset yellow E110, ta razine E102, eguinoline yellow 104).

Koruyucu potasyum sorbat (E202).

Ve doğala özdeş şeftali aromalı fanilalanin içerir.

Yani meyve suyu dışında ne istemezseniz var. Sıkı durun, daha çarpıcı bir cümle, kocaman kutucuk içinde: “Çocukların aktivite ve dikkatleri üzerinde olumsuz etkileri bulunur!” ibaresi yer almakta…

“Bu kadar da olmaz!” sözlerinizi duyar gibiyim. O zaman siz de vakit kaybetmeden en yakınınızdaki halk marketleri olarak bilinen o marketlerden birine gidip bir şeftali aromalı içecek alıp üzerini okuyabilirsiniz. Emin olun bu meşhur içeceğin üzerindeki muhteviyat bölümünü hiçbir ekleme ve kısaltma yapmadan olduğu gibi aldım.

Dahası bir başka market ürününde de şuna tanık oldum. Rabbimizin bize ikramı olarak neredeyse bin bir derde deva olan zencefili, gazoza koymuşlar ve boy-boy doğala özdeş zencefilli gazoz reklamı yapmışlar. Bunu bir araştırayım dedim ki neler göreyim! İçinde zencefil var mı? Maalesef yok. Aroması da rengi de yapay ama kendisini doğala özdeş ibaresi ile görebilirsiniz.

Sonra marketlerden biraz uzaklaşarak mahalleye gelelim. Bizim yakınlarda bir çiçekçi var, serada karanfil ve gül yetiştiriyorlar. Satmadan önce üzerine koku sıkıyorlar. Neymiş doğala özdeş gül! Vah zavallı bülbül!

Sonrasında geçmiş zamanlarda ticari maksatlı seyahatlerimden birinde güzel ilimiz Kayseri’ye yolum düşmüştü. Kayseri’nin en ünlü mantıcısına götürdüler beni. Burası için entegre tesis desek yalan olmaz. Maşallah bir kapıdan 80 kg giren ürün diğer kapıdan 100 kg olarak çıkıyor. En iyi Kayseri mantısı burada dediler. Birkaç kilo aldım eve getirdim. Dondurucuya koyduk, bir süre sonra yemeye kalktık, baktık mantı acılaşmış. Niye diye merak ettik, et mi bozuk acaba? Meğer içindeki et değilmiş, soya kıyması kullanmışlar. Zaten günümüzde içinde et olan mantı neredeyse kalmadı gibi bir şey. Meğer acılaşma sebebi içindeki azot gazından geliyormuş. Raf ömrü uzasın diye paketleme aşamasında azotu basmışlar mantıya. Neymiş doğala özdeş! O mantının raf ömrünü uzatmak için, içine basılan azot gazı gıda zehirlenmesine yol açabiliyormuş. Bunların hepsine “Doğala Özdeş Gıda Gazları” diyorlar. Azot gazı ve oksijen de istenmeyen durumlarda in atmosfer oluşturarak gıdaların kısa sürede bozulmasını engelliyor. Mesela taze etlere de oksijen gazı veriyorlar. Sürekli taze, kıpkırmızı ve dipdiri görünmesi için, maalesef ki bunların hepsi yasal. İnternete bakabilirsiniz. Gıda gazı olarak araştırın bakın neler yediğimizi görün.

Sonra marketlerde hepimizin ilk bakışta ilgisini cezbeden, ağzımızı sulandıran, kırmızı iri ve dipdiri üzümler görmek mümkün. Üzümden ziyade erik gibi görüntüleri var maşallah. Bir araştıralım nereden geliyor bunlar; Şili’den. Şili mi? Evet, peki bu üzümler kaç gündür buradalar diye baksak “üç ya da beş gün” cevabını alırsınız. Düşünelim şimdi, Şili’nin bir köyünden topluyorlar bunları. Günlerce süren bir yolculuk sonrasında bizim markete ya da manava kadar geliyor. Bir süre de orada bekliyor, alıyorsun eve getiriyorsun. Evde de üç beş gün daha bekliyor, bana mısın demiyor. Maşallah hala kütür kütür, iyi ama nasıl?

Şahane şeyler var günümüzde, neredeyse isteyen herkesin ulaşabileceği ve adına ilaç dedikleri şeyler bunlar. Üzümlere verilen bu ilaçlardan birinin etiketindeki faydalarını sayalım. Mesela; dane büyüklüğünü arttırır, dane ağırlığını da arttırır, dane şeklini daha düzgün olarak değiştirir, tam olgunlaşmadan parlak ve yeşil rengi verir, dayanıklı ve dirençli kabuğu sayesinde hasat ve hasat sonrası olabilecek yaralanmaları en aza indirir, hastalıklara direnç katar, hasadı geciktirir, raf ömrünü uzatır. Bunları sağlayan nedir bu peki? Sitokinin! Büyüme hormonu! Bakın şu garipliğe ki sitokinin insanda da aynı işe yarıyor. Sonra da anneler şikâyet ediyor, benim çocuğum erken tüylendi diye. “Maalesef bu iş böyle ablacığım, biz üzümü alırken mümkün olduğunca doğal olanlara özen göstermezsek çocuklarımız bunları yedikten sonra erkenden tüylenir.”

Şimdi de Adana’ya gidelim. Çiftçiler anlatıyor, yaz güneşi altında soğutması olmayan tankerlerle mandıralardan süt toplanıyor. Şoföre soruyorlar; “Bu sıcakta süt bozulmuyor mu?”  Şoförün cevabı şöyle; “Abi, tankere 2 bardak hidrojen peroksit döküyorum akşama kadar hiçbir şey olmuyor.” Hidrojen peroksit mi?  O dediği şey kadınların saçlarının rengini açmak için kullandıkları bir kimyasaldır. Çok kötü değil, sadece canlıları öldürüyor! Süte koyunca da bütün bakterileri öldürüyor, zaten geriye de bozulacak bir şey kalmıyor.

Doğala özdeş dimi? Evet, aslına bakarsanız anlattıklarım ve yazdıklarımın hepsi yasal!  Temel problem şu ki; artık insan-doğa ilişkisi değişti ve insan yeni bir doğa kurgusu üretti. Kendisini doğanın dışına aldı, doğayı alınır satılır bir mal yaptı, sentetikleştirdi ve tüketime sundu.  Ne bulduysa yedi içti, yettiği kadar değil de çok yedi içti. Bakınız çok yemeyle ilgili Mikdam İbn Ma’dukerib’den merfu olarak bize ulaşan rivayetle; Hazreti Peygamber (aleyhisselam) ne diyor: “Âdemoğlu midesinden daha şerli bir kap doldurmamıştır. Ona belini doğrultacağı kadar birkaç lokma yeterlidir.” [Tirmizi, Zühd 47;  İbn Mâce, Etime 50]

Yine konumuzla alâkalı olarak, ünü dünyaya yayılmış Lokman Hekim’in de şöyle bir tespiti var: “Hayatım boyunca 32 tane hastalık tespit ettim bunların 16’sı boğazdan 16’sı ayazdan kaynaklıdır.”

Yani az yiyin ve üşütmeyin diyor. Peki bizler öyle mi yapıyoruz? Maalesef çoğunluğumuz hayır. Hal böyle olunca da insan kendinin doğal bir varlık olduğunu unuttu. Beşer işte unutur elbet internetten yiyecek, içecek, pantolon, ayakkabı, peynir, arkadaş, eş ve bunun gibi yüzlerce ürünü almayı marifet bildi. Yüce Allâh’ın bize uygun görüp lütfettiği temiz doğal hayatı elinin tersiyle itti, optik kabloların sunduğu hayatı da hayat bildi. Allâh’ın bizler için temiz yarattığı ekinleri daha fazla ve daha çabuk üretip daha fazla gelir elde etmek amacı ile başta kendi aileleri ve yakınları olmak üzere, tüm insanlığı çaresiz bırakıp çeşitli hastalıklara sebebiyet verdi. Onların bu işlerine bilinçli olarak ortaklık ya da yataklık eden herkesin dünya ve ahiret azabına yatırım yapmış olmalarının bir göstergesidir. Bunlar günü geldiğinde Allâh Azze ve Celle’nin Zilzal Suresindeki tehdidine muhatap olacaklardır:

“O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlemişse onun mükafatını alacaktır. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlemişse onun cezasını çekecektir.” (Zilzal’99/6,7,8) 

Ferasetle düşünüp hepimizin evet bu tamda buraya uyuyor dediği bir ayet daha var o da Siyonistlerin, onlara benzeyen ve benzemeye çalışanların muhatap oldukları bir ayet:

“Onlar hak yoldan ayrılarak yeryüzünde bozgunculuk yaparlar ekinleri ve nesilleri bozmaya çalışırlar. Onlara Allâh’tan korkun dendiğinde gururları kendilerini günaha sürükler onlara cehennem yeter! Orası ne kötü bir yerdir.” (Bakara 2/205)

Gördüğümüz gibi Allâh Azze ve Celle bu ayetlerinde izzetli nesillerimizi bozmaya kalkışan bu melunlar hakkında bizleri uyarmıştır. Rabbim Müslümanlara uyanık olmayı ferasetle hareket etmeyi nasip etsin! Allahumme amin.

Değerli okurlarım! Gelelim ” (E) ” kodları adı altındaki kimyasallardan ve neden oldukları şikayetlerinden bahsetmeye… Bu tabloyu dikkatle kontrol edip gerektiğinde alışverişe giderken yanınızda taşıyıp bir sağlık kartelası olarak kullanabilirsiniz.  

Şüpheli ve az tehlikeli maddeler: (E125), (E141), (E150), (E153), (E171), (E172), (E173), (E240), (E241), (E477), (E605). 

İleri bağırsak bozukluğu: (E220), (E221), (E222), (E223), (E224).

Hazım problemleri: (E338), (E339), (E340), (E341), (E461), (E463), (E465), (E466), (E407).

Deri hastalıkları: (E230), (E231), (E232), (E233).

Damar hastalıkları: (E250), (E251), (E252).

Sinir hastalıkları: (E311), (E312). 

Kolesterol: (E320), (E321), (E102), (E110), (E120), (E311), (E312), (E330).

En tehlikeliler sınıfından kanser yapıcılar da şunlardır: (E110), (E123), (E131), (E142), (E210).

Çok çok tehlikelilerden sınıfından (E123) ve (E110) özellikle jölelerde bulunuyor. Amerika ve Rusya’da kullanımı yasaklanmıştır. (E211) de ketçapta da bulunuyor parlak ve göz alıcı şekerler, kaymak ve kremalı pudingler, gazozlar, bulyonlar, bisküvi ve krakerler arası şekerlemeli kremalı bisküviler, muhallebiler, pastalar ve kekler gibi daha bunlara benzer onlarca ürünler sayabiliriz.

Siz değerli okurlarımın ve neslimizin bunlardan faydalanıp şifa bulmasının karşılığında yüce Allâh’ın beni ve ehlimi mükafatlandırmasını ve günahlarımı bağışlamasını umut ediyorum. Bir sloganımız vardı hatırlarsanız? “Eğer beslenme doğru ise, ilaca gerek yok eğer beslenme doğru değil ise ilacın hiçbir faydası yok.” İyi bilelim ki bizi yediklerimiz değil yemediklerimiz iyileştirir diyerek bir başka faydalı yazımızda sizlerle tekrar buluşmayı yüce Allâh’tan diliyorum. Allâh’ın rahmeti bereketi üzerinize olsun.

Minhâc Dergisi 3. Sayı | Ekim 2022 | Olcay Lokman